HECE-ZamanlıTürkçeKürtçeİtalyancaFransızcaİspanyolca; VURGU-ZamanlıArapçaFarsçaAlmancaRusçaİngilizce

SES HedjeWURGU; %30 SCHWA %84 Phonetically REGULAR

Üyelik Girişi
SOUNDS_'SYLLABLES_,STRESSES
SES/LER
GÜNEŞ ve DİL
GERÇEK DÜNYA

SES BİLinci ə_ɪ SES Hedje WURGU ,ɪə %84 50000 SCHWA ə 'SES_TEMELLİ GERÇEK İNGİLİZCE



sesletim@hotmail.com

...

84% ve 16% ve 30%

APPROXIMATELY 84% OF ENGLISH WORDS ARE PHONETICALLY REGULAR...

APPROXIMATELY 16% OF ENGLISH WORDS ARE PHONETICALLY IR-REGULAR...

NEARLY 30% OF WORDS (UNSTRESSED SYLLABLES, VOWELS) ARE PRONOUNCED AS A SCHWA...
...

TÜRKÇE'DE BİLE SES BİLİNCİNİ VEREN, VURGU BİLİNCİNİ VEREN SÖZLÜK YOK!

HER YABANCI DİLDE SES BİLİNCİNİ VEREN, HECE BİLİNCİNİ VEREN, VURGU BİLİNCİNİ VEREN SÖZLÜK VAR! ONA DA BAKAN YOK!

ÇÜNKÜ BEYİN ANADİL (TÜRKÇE...) İLE ÇALIŞIR.
ANADİLDE NE ÖĞRENİRSEN, YABANCI DİLDE ONU ÖĞRENİRSİN! 

SES BİLİNCİ YOK!
HECE BİLİNCİ YOK!
VURGU BİLİNCİ YOK!
SÖZLÜK KULLANMA BİLİNCİ YOK!

WWW.SESLETİM.COM VE WWW.SHWA.BİZ SİTELERİNİ
GOOGLE... ENGELLEMEKTEDİR!
İNSANLARIN ULAŞMASINI ÇOK ZORLAŞTIRIYOR!

(SİTE İSİMLERİNİ TAM YAZMADIĞIN SÜRECE ÇIKMIYOR! BAŞKA BİR İFADEYLE SİTE İSİMLERİNİ YARIM YAZDIĞIN ZAMAN TAMAMLAMIYOR!)

ÇÜNKÜ TÜRKİYE'NİN EN ÖNEMLİ SORUNU EĞİTİMDİR (ÖĞRENMEK),
EĞİTİMİN EN ÖNEMLİ SORUNU ANADİL VE YABANCI DİL EĞİTİMİDİR,
ANADİL VE YABANCI DİL EĞİTİMİNİN EN ÖNEMLİ SORUNU SES BİLİNCİDİR!

...


ANA UNSUR ÜLKEDEN ÜLKEYE DEĞİŞMEZ!


"SESTEMELLİDİL"
"ANADİLTEMELLİÖĞRENİM"
...

OKULLARDA SES BİLGİSİ VERİLMEMEKTEDİR!

OKULLARDA HECE BİLGİSİ VERİLMEMEKTEDİR!

VURGU ZAMANLI İNGİLİZCE, ALMANCA, RUSÇA...; OKULLARDA HECE ZAMANLI OLARAK VERİLMEKTEDİR!
(MAZOTLA ÇALIŞAN BİR ARACA BENZİN KOYARSAN NE OLUR?)

SES BİLGİSİ KÖKTÜR! SESLER CANLIDIR!
İLİMDE VE BİLİMDE CANLIYA SAYGI ESASTIR!

HECE BİLGİSİ GÖVDEDİR! SESLER ÖĞRENİLMEDİĞİ İÇİN ÖĞRENCİLER, ÖĞRETMENLER, YÖNETİCİLER, DENETMENLER HEDEF DİLDE HECELEME YAPAMAMAKTADIR!

ÜLKEMİZDE HEDEF DİL ÖĞRENİLİRKEN KÖK VE GÖVDE YOKTUR! BİZ SADECE DALLAR VE YAPRAKLARLA BİR ŞEY YAPMAYA ÇALIŞIYORUZ!

CANLI İÇİN SU, MATEMATİK İÇİN RAKAM NE İSE; DİL İÇİN SES ODUR!

SU - SES - SAYI (MÜDAHALE EDEMEZSİN)

YABANCI DİL ÖĞRETMENLERİ ANADİL İLE HEDEF DİL ARASINDAKİ SES BİLGİSİ FARKLILIKLARINI BİLMEK ZORUNDADIR!
ANCAK EĞİTİMCİLER NE ANADİLDE NE DE YABANCI DİLDE OLAN SESLERİ BİLİYORLAR!

ÖĞRETMENLER, YÖNETİCİLER, DENETMENLER HİÇ VAKİT KAYBETMEDEN SES BİLGİSİ VE HECE BİLGİSİ KONUSUNDA HİZMET İÇİ EĞİTİME ALINMALIDIR!
...

MİLLİ EĞİTİM BAKANI BU KONUDA NE DÜŞÜNÜYOR?

TÜM İNGİLİZCE KELİMELER YANLIŞ TELAFFUZ EDİLİYOR!
TÜRKÇE SES BİLİNCİ OKULLARDA VERİLMİYOR!

SES BİLİNCİ = DİL BİLİNCİ = ÖĞRENME BİLİNCİ

...

ASIL OLAN ÖĞRETMENDİR...
ÖĞRETMEN YAPAR İSE ÖĞRENCİ YAPAR,
ÖĞRETMEN YAPMADIĞI İÇİN ÖĞRENCİ YAPAMIYOR!

HALK (ÖĞRENCİ) HİÇBİR ZAMAN SIKINTININ KAYNAĞI OLMAZ, OLAMAZ;
SIKINTI ÖĞRENCİ DEĞİL; ÖĞRETMENDİR, YÖNETİCİDİR!
...

OKULLARIMIZDA SES BİLİNCİ VERİLMİYOR;
OKUMA-YAZMA SES TEMELLİ YAPILMADIĞI İÇİN
BİTİŞİK EĞİK EL YAZISINDA ZORLANIYORUZ
...
TÜM UYARILARA RAĞMEN OKUMA-YAZMA HARF TEMELLİ YAPILIYOR... ÇÜNKÜ SESLERİ BİLEN YOK...

GÜNÜMÜZ DÜNYASINDA BANA BİR ÜLKE GÖSTERİN Kİ DÜZ YAZI KULLANSIN! BÖYLE BİR ŞEY ANCAK SÖMÜRÜLEN ÜLKELERDE OLUR...
 
...

 BİTİŞİK EĞİK EL YAZISI

Gelişmiş  ülkelerin çoğunda   öğrencilere  bitişik eğik

 yazı ile okuma-yazma öğretilmektedir. Örneğin İrlanda,

Finlandiya, Norveç, İsveç, Danimarka, Fransa, İngiltere,

Kanada, Almanya, Belçika gibi bir çok ülkede  bitişik

eğik yazı ile okuma-yazma öğretimine başlanmaktadır.

Hatta bu ülkeler arasında 3-5 yaşında bile bitişik eğik

yazı ile okuma-yazma öğreten ülkeler bulunmaktadır.


(Prof. Dr. Firdevs GÜNEŞ)

...

ANCAK BİZDE HOCALAR, DENETMENLER, ÖĞRETMENLER, ÖĞRENCİLER, VELİLER BİTİŞİK EĞİK EL YAZISINI İSTEMİYORLAR!

BİTİŞİK EĞİK EL YAZISI SONUÇTUR, SEBEP DEĞİL...

TÜRKÇE ÖĞRENEMİYORUZ KALDIRALIM MI?
İNGİLİZCE ÖĞRENEMİYORUZ KALDIRALIM MI? 
MATEMATİK ÖĞRENEMİYORUZ KALDIRALIM MI?
TARİH ÖĞRENEMİYORUZ KALDIRALIM MI?
EDEBİYAT ÖĞRENEMİYORUZ KALDIRALIM MI?
FEN ÖĞRENEMİYORUZ KALDIRALIM MI?

SES TEMELLİ OKUMA-YAZMA
RESMİ OLARAK VAR,
ANCAK UYGULAMADA YOK! FİİLEN UYGULANMA-MAKTADIR
...

OKULLARDA SES BİLİNCİ VERİLME-MEKTEDİR...
SESLERİ ÖĞRETMEN BİLMİYOR, DENETMEN BİLMİYOR...

...

SES BİLİNCİ VERİLMEYEN, TÜRKÇE ÖĞRENİMİ ZAYIF OLAN, EĞİTİMİ VASAT OLAN BİR ÜLKEDE DOĞAL OLARAK ÖĞRETİM GÖREVLİLERİ, ÖĞRETMENLER, DENETMENLER VE ÖĞRENCİLER BAŞARISIZDIR...
HEP BİRLİKTE VASAT TÜRKİYE
...

BAŞARISIZ ÜNİVERSİTELERİN YETİŞTİRDİĞİ ÖĞRETMENLE TÜRKİYE NASIL KALKINACAK?
BAŞARISIZ ÖĞRETMENLERİN YETİŞTİRDİĞİ NESİLLE TÜRKİYE NASIL KALKINACAK?

 
...

HARF TEMELLİ DİL VE YABANCI DİLLE ÖĞRENİM TÜRKİYE'DE HEM SEKÜLER KESİMİN HEM DE İSLAMİ KESİMİN ZİHNİNİ DARALTMIŞTIR, KÖRELTMİŞTİR...

HEM SEKÜLER KESİM HEM DE İSLAMİ KESİM YABANCI DİLDE EĞİTİM
ALMAYI ÇOK İSTERLER, HATTA BAYILIRLAR... BELKİ DE İKİ KESİMİN ORTAK TEK YANI BU...
İNGİLİZCENİN HATIRINA, İNGİLİZLERİN HATIRINA OLSA GEREK!

...

TÜRKİYE'DE MİLLİ EĞİTİM
NE MİLLİDİR NE DE EĞİTİMDİR!

BİLİM DİLİ İNGİLİZCE YALANI...
İNGİLİZ SÖMÜRGE KAFALILAR BİLİM DİLİ İNGİLİZCE YALANI İLE
DÜNYAYI SAHİPLENİYOR
...

KÜRESEL GÜÇLER VE İŞBİRLİKÇİLERİ İNGİLİZCE YALANI İLE
DÜNYAYI SÖMÜRÜYOR
...

BİLİM DİLİ MATEMATİKTİR!
(OKTAY SİNANOĞLU)


...

OKTAY SİNANOĞLU'NUN ŞÜPHELİ ÖLÜMÜ...
HEDEF OKTAY SİNANOĞLU, HEDEF TÜRKİYE!

YOĞUN BAKIMA ALINDIĞI ZAMAN VE TOPRAĞA VERİLDİĞİ GÜN NEDEN TÜRKİYE'DE CUMHURİYET TARİHİNİN EN KARANLIK, EN TUHAF OLAYLARI GERÇEKLEŞİYOR?
(DİKKATLER BAŞKA YÖNE ÇEKİLİYOR
...)

TAM TABURCU OLACAK İKEN NEDEN YOĞUN BAKIMA ALINIYOR?

(SÖZDE HORTUM TAKILI UNUTULMUŞ...)

TÜRKİYEDE ÖLMEK İSTİYOR, NEDEN BİR TÜRLÜ İZİN VERİLMİYOR?
(ÖLÜM YERİ KAYITLARDA ABD GEÇİYOR...)

NEDEN CENAZE NAKİL İŞLEMLERİ ÇOK UZUN SÜRÜYOR?
(YORUMU SİZLERE BIRAKIYORUM...) 

NEDEN DEVLET TÖRENİ YAPILMADAN, SESSİZ-SEDASIZ TOPRAĞA VERİLİYOR?
(HALK UYUTULUYOR...)

OKTAY SİNANOĞLU İÇİN BU KADAR TESADÜF ÇOK DEĞİL Mİ?

...

Almanyanın ARD televizyonu Oktay Sinanoğlu’na şöyle bir soru yöneltiyor: ‘Siz aşırı milliyetçisiniz, neden bilimsel çalışmalarınızı Amerikada yapıyorsunuz?’

Oktay Bey'in cevabı:Bütün Avrupalılar milliyetçidir, ama bu soruyu sadece bana soruyorsunuz. Amerikada hangi üniversite ile anlaşma yaparsam, bulduğum sonuçları kendi devletimle paylaşacağıma dair kayıt koyduruyorum.’

...

DÜNYADA BİR ÜST AKIL; İNTERNETTE VE MEDYADA KURDUKLARI

GÖRÜNMEZ BİR AĞ İLE
ÇIKARLARINA UYGUN OLMAYAN,

İSTEMEDİKLERİ 
HER ŞEYİ SINIRLANDIRIYOR, ENGELLİYOR...

...

"Biz ülke olarak, 500 yıllık Osmanlı ve Türk tarihinde bilime önemli katkılar yapmış değiliz. Peki neden yapmadık? Çoğu insan buna zeki olmadığınız için der. Ancak bilim yapmak genetik veya zeka meselesi değil, gelenek meselesidir. Dolayısıyla bunu bir gelenek haline getirmeli ve çocuklarımıza erken yaşta aşılamalıyız."

AZİZ SANCAR
 

...

www.
shwa.biz

www.sesler.info
www.sesletim.com
www.temelingilizce.com
www.fonetikingilizce.com
www.istanbulingilizcesi.com
...

NEDEN TÜRKİYE'DE EĞİTİM (ÖĞRENİM-ÖĞRETİM) YOK?   
"SES BİLİNCİ YOK, TÜRKÇE TEMELLİ ÖĞRENİM YOK!"

"TÜRK DEMEK TÜRKÇE DEMEKTİR."
(MUSTAFA KEMAL)


"(YABANCI DİLDE EĞİTİM İLE) SÖMÜRGE KAFALI BİR HALE GETİRİLMİŞİZ;
ON TANE ATATÜRK GELSE NE OLACAK, TABAN KALMADI Kİ."
(OKTAY SİNANOĞLU)

"İNSAN KENDİ DİLİNİN LEZZETİNİ BİLDİĞİ KADAR VATANINI SEVER."
(ÇETİN ALTAN)

...

''SESTEMELLİCÜMLEYÖNTEMİ
''
''ANADİLTEMELLİÖĞRENİM''
...

BAŞTA SINIF, TÜRKÇE, EDEBİYAT, YABANCI DİL ÖĞRETMENLERİ OLMAK ÜZERE TÜM ÖĞRETMENLERİN, DENETMENLERİN, YÖNETİCİLERİN, VELİLERİN DİKKATİNE!

ÖĞRETİM (MÜFREDAT) PROGRAMINDA SES TEMELLİ CÜMLE YÖNTEMİ OLMASINA KARŞIN; UYGULAMADA OKULLAR, ÖĞRETMENLER, YÖNETİCİLER, DENETMENLER VE HATTA KİTAPLAR HARF TEMELLİ HAREKET ETMEKTEDİR!

''
SES İÇERİK, HARF ŞEKİL''

*NEDEN OKULLARDA SES TEMELLİ CÜMLE YÖNTEMİ UYGULANAMIYOR, DENETLENEMİYOR?
*NEDEN OKULLARDA SES BİLİNCİNE, ANADİL BİLİNCİNE ÖNEM VERİLMİYOR?
*NEDEN OKULLARDA TÜRKÇENİN, İNGİLİZCENİN... SESLERİ DOĞRU BİÇİMDE ÖĞRENİLMİYOR?
*NEDEN OKULLARDA ANADİL TEMELLİ ÖĞRENİM YAPILMIYOR?
...

TÜRKİYENEREDEYANLIŞYAPIYOR?

MÜFREDAT (ÖĞRETİM) PROGRAMINA GÖRE ANADİL VE YABANCI DİL EĞİTİMİ SES TEMELLİ YAPILMAK ZORUNDADIR. ANCAK OKULLARI DOLAŞIN, ÖĞRENCİLERİN GÖRECEĞİ BİR SES TABLOSU BİLE SINIFLARDA YOK! ESKİ, YALANCI DÜZEN TÜM UYARILARA RAĞMEN HALA DEVAM ETMEKTEDİR...

AYRICA ANAYASAYA GÖRE TÜRKİYE'DE ÖĞRENİM VE ÖĞRETİM ANADİL TEMELLİ YAPILMAK ZORUNDADIR. ANCAK HEMEN HEMEN TÜM GÖZDE OKULLARIMIZ YABANCI DİLDE EĞİTİM YAPMAKTADIR! BU YETMEZMİŞ GİBİ BİR DE HAZIRLIK SINIFI BELASI HER YANIMIZI KUŞATMIŞTIR...

ANLAYACAĞINIZ SES TEMELLİ DİL VE ANADİL TEMELLİ ÖĞRENİM; TÜRKİYE'DE NE ÖĞRENCİNİN, NE ÖĞRETMENİN, NE YÖNETİCİNİN, NE MÜFETTİŞİN NE DE VELİNİN UMRUNDA!
SES BİLİNCİ YOK,
SES TEMELLİ DİL YOK,
ANADİL TEMELLİ ÖĞRENİM YOK!

TÜRKİYE'DE BEYNİ KÖRELTEN, DÜŞÜNMEYİ ENGELLEYEN;
HARF BİLİNCİ VAR,
HARF TEMELLİ DİL VAR,
YABANCI DİL TEMELLİ ÖĞRENİM VAR!

BİLİME ÖNEM VEREN, GELİŞMİŞ ÜLKELERDE İSE;
SES BİLİNCİ VARDIR, SES TEMELLİ DİL VARDIR, ANADİL TEMELLİ ÖĞRENİM VARDIR...
...

''BİLİM DÜNYASI ÖNE SÜRÜLEN HER TÜRLÜ YENİ FİKİR VE TARTIŞMAYI SANSÜRLEMEKTEDİR. NASIL MI? İNTERNETTE VE MEDYADA KURDUKLARI GÖRÜNMEZ BİR AĞ İLE. İŞLERİNE GELENİ YAYINLAYIP İŞLERİNE GELMEYENİ SINIRLAYAN BİR SİSTEM KURMUŞLAR KENDİLERİNE.''

(ALİCE DREGER)
...

BENİM ANLADIĞIM ŞUDUR: 'BİR ÜST AKIL VAR, ÇIKARLARINA UYGUN OLMAYAN HERŞEYİ ENGELLİYOR. UYAN TÜRKİYE, UYAN!'

...

SU=SES=SAYI
SES=DİL
=ÖĞRENMEK
...

SESTEMELLİDİL
ANADİLTEMELLİÖĞRENİM

...

HECEZAMANLITÜRKÇE
VURGUZAMANLIİNGİLİZCE

...

2020-2029TÜRKİYE
DİL(SES)EĞİTİMİ

2023 TÜRKİYE

MEB, UZUN SÜREDİR YAPTIĞI YANLIŞIN FARKINA VARIP, DOĞRU DİL (SES) EĞİTİMİ İÇİN DÜĞMEYE BASACAK!..

2024  TÜRKİYE

ANA SES ve YABANCI SES ÖĞRENİMİ TÜM OKULLARDA ÖĞRETİM (MÜFREDAT) PROGRAMINA  UYGUN YAPILACAKTIR!..

2025  TÜRKİYE

TÜRKİYE ''YABANCI DİLLE (DİLDE) EĞİTİM''İN BİR ALDATMACA OLDUĞUNU TÜM YÖNLERİYLE ANLAYACAK... TÜRKİYE ''SES TEMELLİ DİL'' VE ''ANADİL TEMELLİ EĞİTİMİ'' TÜM YÖNLERİYLE TARTIŞMAYA BAŞLAYACAK...

2026 TÜRKİYE

BEYİN, SES TEMELLİ DİL EĞİTİMİNE KARŞI TAMAMEN DUYARLI HALE GELECEK!..

 

2027 TÜRKİYE

sesletim.com ve shwa.biz TÜRKİYE ve DÜNYA'DA   GENİŞ KİTLELERE HİTAP EDECEK!..

 

2028 TÜRKİYE

'SES'LET-İM ve EĞİTİM

TÜRKİYE'DE BÜYÜK SORUN OLMAYACAK!..

 

2029 TÜRKİYE

YABANCI'SES' ÖĞRENİMİ, ANA'SES' ÖĞRENİMİ KADAR KOLAY OLACAK!..

 

2030  TÜRKİYE

BİLİNÇLİ TOPLUM 'YABANCI DİLDE EĞİTİMİARTIK İSTEMEYECEK!.. 'ANADİL TEMELLİ EĞİTİMİN' ÖNÜ TAMAMEN AÇILACAK...

2031 TÜRKİYE

TÜRKİYE’DE YABANCI DİLDE EĞİTİM TAMAMEN SON BULACAK!.. YERİNE %100 SES TEMELLİ DİL EĞİTİMİ OLACAK... BU DA ANADİL TEMELLİ EĞİTİM DEMEKTİR...  

2032 TÜRKİYE

HER FERD ANA UNSUR (SES) BİLİNCİ İLE İSTEDİĞİ

DİLİ (SESİ) RAHATLIKLA ÖĞRENEBİLECEK!..

 

 

 ...


TÜRKİYEDE ‘‘DİL=SES’’ EĞİTİMİNİ ENGELLEYEN KEMİKLEŞMİŞ HATALAR VE
ÇÖZÜM YOLU... 

Dil eğitimi, ülkemizde yıllardır çözülememiş en önemli sorunlardan biridir. Çok uzun süredir bu sorunun ötelenmiş ve çözülememiş olması, bu sorunu kemikleştirmiş, bir devlet sorunu haline getirmiştir. Burada, sorun, ana unsurdan (Ana ve Hedef dilin ses bilinci) kaynaklanmaktadır. Çünkü ana dilin ve yabancı dillerin ses bilinci (ana unsur, temel, öz) okullarımızda öğrencilere verilmemektedir.  
 
Dillerin (Türkçe, İngilizce, Almanca...) ses sistemi=düzeni okullarda EKSİK ve YANLIŞ öğretildiği veya ses öğretimi okullarda hiç yapılmadığı için biz dilleri=sesleri öğrenemiyoruz, öğretemiyoruz, bilmiyoruz!.. Başka bir ifadeyle, okullarımızda yabancı dil eğitimi yapılırken, hedef dilin sesbilim (fonoloji-genel ses sistemi) bilgisi=‘ana unsur, temel, öz’ doğru ve uygun kullanılmamaktadır. Daha ana unsurun ne olduğunun farkında değil Türkiye!..
 
Halbuki dilin asıl kaynağını oluşturan seslerin değiştirilmesi veya başka dillerden alınması mümkün değildir. Bu konuda zorlama olursa dili kullanan insanlar arasında anlaşmazlıklar doğar, çünkü dilde zorlama olmaz. Her dil, kendi kuralları içinde yaşar ve gelişmesini sürdürür. Bir dili, diğer bir dilden ayıran en temel faktör, o dilin ses sistemidir, düzenidir.
 
Örnek: Türkçe, ‘vurgu zamanlı’ İngilizce gibi öğretilebilir mi? Bu düşünülemez, uygulanması bile teklif edilmez, edilemez. Sonuçta İngilizce de, ‘hece zamanlı’ Türkçe gibi öğrenilemez, öğretilemez. Ancak Türkiye’de –ne zamanlı- dil eğitimi yapıldığı belirsiz!..
 
Dilin hammaddesi, temel yapı taşı olan ‘ses’, Türkiye’de sadece telaffuz olarak algılanmaktadır, görülmektedir. Doğru telaffuz, temel malzemesi ses olan dilin, ancak ve ancak yan unsurudur. ‘Ses’, ise dili meydana getiren ana unsurdur. Dil ile ilgili diğer tüm olaylar ise yan unsurdur. Tüm yan unsurlar gücünü ana unsurdan alır. Okuma, yazma, konuşma, dinleme... becerilerinin özü sestir. ‘Ses’ sadece konuşmayı (telaffuzu) etkiler demek, gerçek İngilizceden veya bilimden uzaklaşmaktır. Başka bir ifadeyle, İngilizcenin sadece tek yönüne odaklanmak demektir. ‘Ses bilinci’ okuma, yazma ve dinlemeyi en az konuşmayı etkilediği kadar etkiler. Sayılar nasıl matematiğin her dalını etkiliyorsa, ‘sesler’ de dilin her yönünü etkiler.Bir dilin kendine özgü ‘sesleri’, o dilin anayasasını oluşturur. Bir ülkeyi ayakta tutan o ülkenin anayasasıdır, bir dili ayakta tutan o dilin sesleridir.
 
İlk ve orta öğretim anadil ve yabancı dil dersi öğretim programı gereği, ses öğretimi yapılmak zorundadır. Ancak okullarımızda anadil ve hedef dilin sesletim öğretimi yapılmamaktadır. Sesletim öğretiminin yapılıp yapılmadığı da denetlenmemektedir. Bir dilin genel ses sistemini, dil öğretmenleri özel alan bilgisi olarak bilmek zorundadır. Ancak Türkçe dil öğretmenleri, Türk yabancı dil öğretmenleri, eğitim denetmenleri... anadil ve hedef dilin genel ses sistemini yeterince bilmemekte, bilimden uzak ve yanlış sesler kullanmaktadırlar.
 
Gelişmiş ülkelerde bir dil öğretilirken (hangi dil olursa olsun=anadil, hedef dil) ses bilincinin kazandırılması esas olup ilk önce öğrencilere ses bilinci verilmektedir.
 
Bir dilin ses bilgisi, o dilin şifresidir, anayasasıdır. Beyin, hedef dilin ses sistemini mutlaka kabul etmelidir. (Ses bilincinin erken yaşta verilmesi) Bunun için, ana dil ile hedef dil arasındaki ses ayrımlarını bilmek zorundadır. Ses bilinci verilmeden bir dili öğretmek, öğrenmek dilcilik tekniği bakımından mümkün değildir.
 
Eğer yapılmaya çalışılan bir işte ciddi bir problem, çözülemeyecek kadar ciddi bir sorun, var ise bu, o işin kesinlikle (%100) özündedir (ses).
 
 
 

YÜZBİNDEN fazla araştırma ve ONLARCA deneysel çalışma sonucunda ‘SESLE BAŞLAYAN ve SİSTEMLİ SES EĞİTİMİ ALAN’ bireylerin dili kolaylıkla öğrendikleri belirlenmiştir...

 
 
 
YAPILAN ARAŞTIRMALARDAN ÖRNEKLER:

 
*Beynin, kelimeyi bir bütün olarak değil de, ses dizimine bağlı olarak algıladığı, (Gh. Wettstein, Badour, 2006) 
 
*Çocukların kendi kendilerine ses bilincini edinemedikleri, ses bilincinin bir plan dahilinde öğretilmesi gerektiği, (Riben, Perfetti, 1989)
 
*Alfabetik dillerde ses bilinci eğitiminin zorunlu bir öncelik olduğu, hatta bunun öğrenmenin kalbi olduğu, (Ziegler, Goswami, 2005)
 
*Ses bilinci çalışmalarına çok erken yaşlarda başlanması gerektiği, (Stanke, 2001)
 
*Sözlü dil ile yazılı dil arasında vazgeçilmez bir ilişki olduğu, (Bentolila, Gombert, 2005).
 
*Ses-şekil (harf) ilişkisini keşfetmenin zorunlu olduğu, ortaya çıkmıştır. (Sprenger, Charolles, 2003)
 
*İngilizcede yaklaşık % 84 SES UYUMU vardır. (Approximately % 84 of English words are phonetically regular. (Wiley Blevins, 1998)
 
*Anadil eğitimi, yabancı dil eğitiminin en önemli yan unsurlarından biridir. (Sedat Erdoğan, 2012)


NOT: 
 
Hemen hemen her yere başvurmama rağmen, herkes bu konuda fazla birşey yapamayacağını belirtti!.. Çünkü ‘sorun’ artık KEMİKLEŞMİŞ durumda...

...

 
TÜRKİYEDE GÖZ GÖRE GÖRE ‘SESÖĞRETİMİ VE DENETİMİ YAPILMAMAKTADIR!

 
-Müfredat (öğretim) programında yıllardır olan ‘ses öğrenimi’ okullarımızda hala yapılmamaktadır, uygulanmamaktadır, denetlenmemektedir. Daha da ötesi, acı tarafı MEB bile, ‘Okullarda ses-letim öğreniminin yapılması mümkün değildir’, veya ‘ses-letim öğrenimi yapılamaz’ görüşünü dillendirmektedir, savunmaktadır.
 
-Dilin özü, temeli, anayasası olan ‘ses öğrenimi’ ülkemizde gramerden bile sayılmamaktadır!.. Hemen hemen herkes ağırlıklı gramer yapıldığı için dil öğretilemediğini belirtmektedir. Halbuki en temel, öz gramer (ses) konuları bile ülkemizde yıllardır öğretilmemektedir. Özetle, gerçek gramerin ne olduğunu bile ülke olarak bilmiyoruz.
 
-Telaffuz öğrenimi gramerin en önemli parçalarından biridir. Ses ise gramerin ilk basamağıdır. Ses, hece, kelime, cümle.
 
-‘Harfleri bilmeyenle, sesleri bilenle dalga geçilir’ anlayışı Türkiye’de hakimdir. Harf şekildir, ses ise esastır, içeriktir. Ülkemizdeki şekilcilik hastalığı, dil eğitiminde de kendini göstermektedir.
 
-Bir ülkede dilin öğrenilmemesi, aslında diğer derslerin de öğrenilmemesi anlamına gelir. Tüm derslerin temeli dildir. Çünkü insanlar düşünmeyi dille öğrenir.
 
-Bir yerde çok büyük bir sorun varsa, bu sorun o işin en önemli yerindedir. Dilin özü, temeli, en önemli yeri SES değil de başka bir şey midir?
 
-Biz dilleri (SESLERİ) öğretmiyoruz, öğretemiyoruz, bilmiyoruz!..
 
-Ben de derslerimde ses (ana unsur) öğretimini etkili şekilde uygulayamıyorum. Çünkü öğrencilerim haklı olarak bana da inanmamakta, güvenmemekte... Öğrencilerim dersin büyük çoğunluğunu yabancı ‘ses’ öğretimini sorgulamakla geçiriyorlar. ‘Bu kadar öğrenci, öğretmen, müdür, denetmen, öğretim görevlisi, bakanlık yetkilisi nasıl yanlış bilir, bu kadar kişi yalan mı söylüyor, bu kadar insan işini mi savsaklıyor...’ gibi pek çok soruyla her gün karşılaşmaktayım. Bu ikilem olduğu sürece eğitimin (öğrenim ve öğretim) sağlıklı işlemesi mümkün mü?
 
-MEB in dağıttığı ücretsiz dil dersi kitaplarında ‘SES’ YOK DENECEK KADAR AZ!.. Bu nasıl müfredata uygunluktur, bu nasıl bilime uygunluktur!
 
-Bu sorunları ve çözüm yollarını her kuruma, her şekilde iletmeme rağmen, ‘Sen yap, boşver başkasını’ anlayışıyla hep karşılaştım. Bu nasıl bilimselliktir!.. 
 
*Kendim, öğrencilik hayatımda SES’le ilgili hemen hemen hiçbir şey görmedim; binlerce öğrenciye sordum, SES öğrenimini görmediklerini söylüyorlar; binlerce öğretmene sordum, SES öğrenimini yapmadıklarını söylediler; birçok denetmene SES öğreniminin neden yapılmadığını sordum, onlarda bu işi neden kurcaladığımı (sende yapma dercesine) sordular; birçok müdüre SES öğreniminin yapılması gerektiğini anlattım, onlarda anlamsız anlamsız yüzüme baktılar; velilere SES bilincinin dil eğitiminde olmazsa olmaz olduğunu anlattım, onlarda çekindikleri-korktukları için bir şey yapamayacaklarını söylediler; üniversitelere gidip dil hocalarıyla SES öğrenimini konuştum, onlarda SES öğreniminin çok önemli olduğunu ancak tam anlamıyla SESleri öğrenmedikleri-bilemedikleri için SES öğrenimini yapamadıklarını (sıkılarak) söylediler. Böyle ÖĞRENİM-ÖĞRETİM olmaz...  

 
 

GRAMER = SES, HECE, KELİME, CÜMLE den oluşur.

 
 
 
Ülkemizde doğru dilbilgisi=gramer öğretimi yapılmadığı için anadil ve yabancı dil eğitimi inanılmaz derece zayıftır. Türkiye’de sadece gramer bölümünün cümle kısmı (%25) yapılmaya çalışılmaktadır. Bu da cümle ezberlemekten öteye gitmemektedir. Ancak birçok devlet yetkilisi, okullarda sadece gramer öğretimi yapıldığı için anadil ve yabancı dil eğitiminin kötü olduğunu dillendirmektedir. Bu inanılır gibi değil! Okullarda sadece cümle kısmı yapılmaktadır... SES, HECE...YOK. Türkiye’de ‘ses’ gramerden bile sayılmamaktadır!.. Halbuki cümle, kelime ve heceyi denetleyen SES tir.

...

2020 - 2029
 TÜRKİYE DİL (SES) EĞİTİMİ 


2020  TÜRKİYE

MEB, UZUN SÜREDİR YAPTIĞI YANLIŞIN FARKINA VARIP, DOĞRU DİL (SES) EĞİTİMİ İÇİN DÜĞMEYE BASACAK!..

2021  TÜRKİYE

ANA SES ve YABANCI SES ÖĞRENİMİ TÜM OKULLARDA ÖĞRETİM (MÜFREDAT) PROGRAMINA  UYGUN YAPILACAKTIR!..

2022  TÜRKİYE

TÜRKİYE ''YABANCI DİLLE (DİLDE) EĞİTİM''İN BİR ALDATMACA OLDUĞUNU TÜM YÖNLERİYLE ANLAYACAK... TÜRKİYE ''SES TEMELLİ DİL'' VE ''ANADİL TEMELLİ EĞİTİMİ'' TÜM YÖNLERİYLE TARTIŞMAYA BAŞLAYACAK...

2023 TÜRKİYE

BEYİN, SES TEMELLİ DİL EĞİTİMİNE KARŞI TAMAMEN DUYARLI HALE GELECEK!..

 

2024 TÜRKİYE

sesletim.com ve shwa.biz TÜRKİYE ve DÜNYA'DA   GENİŞ KİTLELERE HİTAP EDECEK!..

 

2025 TÜRKİYE

'SES'LET-İM ve EĞİTİM

TÜRKİYE'DE BÜYÜK SORUN OLMAYACAK!..

 

2026 TÜRKİYE

YABANCI'SES' ÖĞRENİMİ, ANA'SES' ÖĞRENİMİ KADAR KOLAY OLACAK!..

 

2027  TÜRKİYE

BİLİNÇLİ TOPLUM 'YABANCI DİLDE EĞİTİMİARTIK İSTEMEYECEK!.. 'ANADİL TEMELLİ EĞİTİMİN' ÖNÜ TAMAMEN AÇILACAK...

2028 TÜRKİYE

TÜRKİYE’DE YABANCI DİLDE EĞİTİM TAMAMEN SON BULACAK!.. YERİNE %100 SES TEMELLİ DİL EĞİTİMİ OLACAK... BU DA ANADİL TEMELLİ EĞİTİM DEMEKTİR...  

2029 TÜRKİYE

HER FERD ANA UNSUR (SES) BİLİNCİ İLE İSTEDİĞİ

DİLİ (SESİ) RAHATLIKLA ÖĞRENEBİLECEK!..

 


...


sesletim@hotmail.com

sedatphonetic@hotmail.com

...

2015 TÜRKİYE

/'ses'letim/ 

 

ANA SES ve YABANCI SES ÖĞRENİMİ TÜM OKULLARDA

ÖĞRETİM (MÜFREDAT) PROGRAMINA UYGUN

 YAPILACAKTIR!..


...

SU=SES=SAYI
SES=DİL
=ÖĞRENMEK
...

SESTEMELLİDİL
ANADİLTEMELLİÖĞRENİM

...

HECEZAMANLITÜRKÇE
VURGUZAMANLIİNGİLİZCE

...

ANADİL, BİR ÜLKENİN SES BAYRAĞIDIR...
...


TÜRK DEMEK TÜRKÇE DEMEKTİR; NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE.”

NE ZAMAN MUSTAFA KEMAL'İN BU SÖZÜNÜ TAM VE DOĞRU BİÇİMDE DUYACAĞIZ, ÖĞRENECEĞİZ?

BU SÖZ BİZE HİÇBİR ZAMAN TAM
SÖYLENMEDİ, GERÇEK ANLAMINDAN SAPTIRILDI; MEĞER SÖZÜN BİRİNCİ KISMI DA VARMIŞ!

GAZİ MUSTAFA KEMAL, BU SÖZÜ ANADİL BİLİNCİ VE ANADİL TEMELLİ EĞİTİMİN BİR ÜLKE İÇİN NE KADAR ÖNEMLİ OLDUĞUNU BELİRTMEK İÇİN ASLINDA SÖYLEDİ.
BAŞKA BİR İFADEYLE MUSTAFA KEMAL, HER ZAMAN ANADİL BİLİNCİNİN VERİLMESİ VE HER YERDE ANADİL TEMELLİ EĞİTİMİN YAPILMASI İÇİN BU CÜMLEYİ KULLANDI.

SONUÇTA ANADİLİN VE ANADİL TEMELLİ EĞİTİMİN ÖNEMİ İÇİN SÖYLENEN BU SÖZ, MUSTAFA KEMAL'İN VEFATINDAN SONRA YARIM SÖYLENEREK FARKLI ANLAMDA KULLANILMIŞTIRCÜMLENİN ANLAMI TAMAMEN DEĞİŞMİŞTİR. BU KADAR BÜYÜK OYUN ŞEYTANIN BİLE AKLINA GELMEZ. 

BİR ÜLKEYİ SÖMÜRMENİN, ELE GEÇİRMENİN EN KOLAY YOLU
O ÜLKENİN DİLİNİ SÖMÜRMEKTEN, ELE GEÇİRMEKTEN GEÇER.

 ..........

''TÜRKÇE GİDERSE, TÜRKİYE GİDER''
''YABANCI DİLLE EĞİTİM İLE TÜRKİYE GİDER''
''YABANCI DİLDE EĞİTİM YAPMAK KÜLTÜREL SOYKIRIMDIR''
(OKTAY SİNANOĞLU)

........

''BİLİM DÜNYASI ÖNE SÜRÜLEN HER TÜRLÜ YENİ FİKİR VE TARTIŞMAYI SANSÜRLEMEKTEDİR. NASIL MI? İNTERNETTE VE MEDYADA KURDUKLARI GÖRÜNMEZ BİR AĞ İLE. İŞLERİNE GELENİ YAYINLAYIP İŞLERİNE GELMEYENİ SINIRLAYAN BİR SİSTEM KURMUŞLAR KENDİLERİNE.''

(ALİCE DREGER)

''DENETLEMEMİZ VE YAYINLAMAMIZ İÇİN ELİMİZE GELEN ŞAŞIRTICI VE ÇOK İLGİNÇ BULUŞLARI AKADEMİSYENLERİN SALDIRISINA UĞRAMAMAK İÇİN MAALESEF ÇOĞU ZAMAN YAYINLAMAKTA ÇEKİMSER DAVRANMIŞIZDIR.''

(DONALD KENNEDY)

........

2014 - 2023 TÜRKİYE DİL (SES) EĞİTİMİ
 

2014 TÜRKİYE

MEB, UZUN SÜREDİR YAPTIĞI YANLIŞIN FARKINA VARIP, DOĞRU DİL (SES) EĞİTİMİ İÇİN DÜĞMEYE BASACAK!..

2015 TÜRKİYE

ANA SES ve YABANCI SES ÖĞRENİMİ TÜM OKULLARDA ÖĞRETİM (MÜFREDAT) PROGRAMINA  UYGUN YAPILACAKTIR!..

2016 TÜRKİYE

TÜRKİYE ''YABANCI DİLLE (DİLDE) EĞİTİM''İN BİR ALDATMACA OLDUĞUNU TÜM YÖNLERİYLE ANLAYACAK... TÜRKİYE ''SES TEMELLİ DİL'' VE ''ANADİL TEMELLİ EĞİTİMİ'' TÜM YÖNLERİYLE TARTIŞMAYA BAŞLAYACAK...

2017 TÜRKİYE

BEYİN, SES TEMELLİ DİL EĞİTİMİNE KARŞI TAMAMEN DUYARLI HALE GELECEK!..

 

2018 TÜRKİYE

sesletim.com ve shwa.biz TÜRKİYE ve DÜNYA'DA   GENİŞ KİTLELERE HİTAP EDECEK!..

 

2019 TÜRKİYE

'SES'LET-İM ve EĞİTİM

TÜRKİYE'DE BÜYÜK SORUN OLMAYACAK!..

 

2020 TÜRKİYE

YABANCI'SES' ÖĞRENİMİ, ANA'SES' ÖĞRENİMİ KADAR KOLAY OLACAK!..

 

2021 TÜRKİYE

BİLİNÇLİ TOPLUM 'YABANCI DİLDE EĞİTİMİARTIK İSTEMEYECEK!.. 'ANADİL TEMELLİ EĞİTİMİN' ÖNÜ TAMAMEN AÇILACAK...

2022 TÜRKİYE

TÜRKİYE’DE YABANCI DİLDE EĞİTİM TAMAMEN SON BULACAK!.. YERİNE %100 SES TEMELLİ DİL EĞİTİMİ OLACAK... BU DA ANADİL TEMELLİ EĞİTİM DEMEKTİR...  

2023 TÜRKİYE

HER BİREY ANA UNSUR (SES) BİLİNCİ İLE İSTEDİĞİ

DİLİ (SESİ) RAHATLIKLA ÖĞRENEBİLECEK!..

 

 
.......
 

DÜNYADA ANADİL VE RESMİ DİL UYGULAMALARI
 

Çin'de 51 dil, Hindistan'da 36 dil, İran'da 8 dil, Irak'da 4 dil, İtalya'da 11 dil, Filipinler'de 17 dil, Rusya'da 34 dil, Güney Afrika'da 11 dil, İspanya'da 5 dil, İngiltere'de 10 dil, ABD'de 8 dil olmak üzere toplam 113 ülkede birden çok resmi ya da bölgesel olarak tanınmış dil vardır.

Beğenmediğimiz, her fırsatta küçümsediğimiz İran'da bile 8 dil (Fars, Azeri, Kürt, Luri, Mazandarani, Gilak, Beluci, Arap dilleri) anayasal olarak tanınmış durumdadır.

İRAN, YABANCI DİLDE EĞİTİMİN (İNGİLİZCENİN) ESİRİ OLMA-MIŞTIR!

ANCAK TÜRKİYE, YABANCI DİLLE EĞİTİMİN KÖLESİ OLMUŞTUR... ÇÜNKÜ SES TEMELLİ DİL VE ANADİL TEMELLİ ÖĞRENİM TÜRKİYE'DE YOKTUR... ÖZ YOK, ANA YOK, ESAS YOK, TEMEL YOK, İÇERİK YOK...

SES TEMELLİ DİL BİLİNCİ VERİLMEDİĞİ İÇİN TÜM DİLLERDE TÜM KELİMELER YANLIŞ TELAFFUZ EDİLMEKTEDİR, DOĞAL ORTAM YOKTUR...

ANADİL TEMELLİ ÖĞRENİM YAPILMADIĞI İÇİN BİREYLER ÜLKESİNE YABANCI HALE GELMİŞTİR, YAPAY ORTAM VARDIR...

..........

Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Türk eğitim sisteminin İngilizce eğitimi konusunda çok başarısız olduğunu söyleyerek, Fakat yabancı dil eğitimi konusunda Türk maarifinin çok başarılı olduğu bir alan var. Biz bütün Kürt çocuklarına Türkçeyi çok güzel öğretiyoruz. Şakır şakır bakın HDP milletvekillerinden yola çıkarak ölçün. Nasıl öğretiyoruz? Öğretmeye kalkmadığımız için öğretiyoruz. Yani onları zorla bir Türkçe eğitimine alıp, onlara Türkçe gramer öğretmeye kalkmadığımız için onlar okullarda, teneffüste oynarken, güreşirken, şakalaşırken Türkçeyi de öğreniyorlar. Bir yabancı dil böyle öğrenilir dedi.

5. SINIFLAR İÇİN YABANCI DİL ETİĞİMİ

Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Yabancı dil eğitiminde özellikle çok ağır bir gramer saplantımız var. Şimdi hepimiz biliyoruz ki insanlar ana dillerini öğrenirlerken de gramere bakarak öğrenmiyorlar, yani gramer arkadan gelir, gramer kendiliğinden oluşur. Yani hiç anneniz-babanız size dedi mi; evladım orada sıfat kullanıyorsun veya o sıfat olmaz veya fiili orada kullanma; böyle bir şey yok. Ha tamam, temel gramer bilgileri yine öğretilir, öğretilmelidir, ama gramere boğulmamalıdır. Dil eğitimi pratiktir, dinlemeyle başlar, konuşmayla devam eder, diyalogla pekişir. Öncelikle konuşmayı, dinlemeyi öğreten bir dil eğitimini önceliyoruz.” (12/05/2015)

........

BANA GÖRE BAKAN NABİ AVCI'NIN BU SÖYLEDİKLERİ ASIL-SIZDIR, DOĞRU DEĞİLDİR...

ÇÜNKÜ;
(TEMEL) GRAMER DEMEK 'SES BİLİNCİ' DEMEKTİR...
(TEMEL) GRAMER DEMEK 'SES TEMELLİ DİL' DEMEKTİR...
(TEMEL) GRAMER DEMEK 'SES BİLGİSİ
' (FONETİK) DEMEKTİR...
TÜRKİYE'DE SAHTE GRAMER VARDIR, BAŞKA BİR İFADEYLE GRAMERİN ASLI YOKTUR. ÇÜNKÜ OKULLARIMIZDA SES BİLİNCİ VERİLME-MEKTEDİR, ÜLKEMİZDE DİL EĞİTİMİ SES TEMELLİ YAPILMA-MAKTADIR...

ÜLKEMİZDE SES TEMELLİ DİL VE ANADİL TEMELLİ ÖĞRENİM OLMADIĞI İÇİN TÜRKÇE EĞİTİMİ DE İNANILMAZ DERECE ZAYIFTIR...

DOĞAL OLARAK HİÇ OKUL GÖRMEDEN BİLE TÜRKİYE'DE
HECE ZAMANLI TÜRKÇEYİ ZORDA OLSA BELLİ BİR NOKTAYA KADAR HERKES ÖĞRENEBİLİR, ÇÜNKÜ ANADİLİ HECE ZAMANLI OLAN BİR ÜLKEDE YAŞIYORUZ!
ANCAK ANADİLİ HECE ZAMANLI OLAN BİR ÜLKEDE,
VURGU ZAMANLI İNGİLİZCEYİ HİÇ KİMSE DOĞAL BİÇİMDE ÖĞRENE-MEZ!

ÇÜNKÜ TÜRKÇE VE İNGİLİZCENİN SES DÜZENİ TAMAMEN FARKLIDIR... ANADİLİN HECE ZAMANLI (TÜRKÇE) OLDUĞU BİR YERDE, SES BİLİNCİNİ VERMEDEN VURGU ZAMANLI İNGİLİZCEYİ ASLA ÖĞRENE-MEZSİN
...

TÜRKİYE NE SES TEMELLİ DİL ÖĞRENMEYİ BİLİYOR,
NE ANADİL TEMELLİ ÖĞRENMEYİ BİLİYOR,
NE HECE ZAMANLI TÜRKÇEYİ BİLİYOR,
NE VURGU ZAMANLI İNGİLİZCEYİ BİLİYOR...

ANADİL VE YABANCI DİL ÖĞRENİMİ = SES BİLİNCİNİN VERİLMESİ

NE ANADİLİMİZİ NE DE YABANCI BİR DİLİ ÖĞRENİRKEN OKULLARDA SES BİLİNCİ VERİLME-MEKTEDİR
...

AYRICA TÜRKİYE'DE ANADİL (TÜRKÇE, KÜRTÇE...) TEMELLİ ÖĞRENMEYİ ENGELLEMEK İÇİN PEK ÇOK YERDE TARZANCA İNGİLİZCESİ İLE (YABANCI DİLDE) EĞİTİM YAPILMAKTADIR...

.........

DİL VE SÖMÜRGE EĞİTİMİ

Dil bir milletin kültürünün temel unsurudur. Dile ve dilde yenileşmeye gerekli önemi vermeyen, eğitimini yabancı bir dilde yapan milletler yaratıcı düşünce ortaya koyamaz. Yabancı dilde eğitim bir milleti sömürgeleştirmenin en etkin yoludur. (Bu konuda İngilizlerin İrlandalılara yaptıklarının iyi incelenmesi gerekir. Ayrıca Japonların kendi dil ve kültürlerine sımsıkı sarılarak bilim ve teknikte bugünkü düzeye geldiklerini unutmayalım.) Bu sömürgeleştirme oyunu Türk okullarına atılan ilk Amerikan İngiliz çengeli vasıtasıyla 1950'lerin başlarında başlamıştır. Milletimiz için zararlarını ve bundan sıyrılmanın yollarını şöyle sıralayabiliriz.

1- İngilizce bilim eğitimi sonucu, Batı hayranı kendi kültürüne yabancılaşan ve onu aşağılayan bir nesil yetişir. Böyle yetişenlerle bilim yapılamaz. Ayrıca İngilizcenin evrensel olduğu fikri de yutturmacadır. Bir insan bilimi en iyi, en rahat, en hızlı bir şekilde kendi dilinde öğrenir.

2- Dil bir milletin onurudur. Ancak onurunu koruyabilen milletler dünyada ciddiye alınır. Ünlü Alman tarihçisi ve dil bilgini Brockelman'ın şu sözleri çok önemlidir: “Dil bir milletin özelliklerinin (en) sadık aynasıdır. Millî benliğini, ulusal özelliklerini bilinçle kavrayabilecek düzeye erişmedikçe, hiçbir millet siyasî ya da manevî yönden kendisinden üstün olan yabancı milletlerin kültürel etkisine ve bu kültürün taşıyıcısı olan yabancı sözcüklerin anadiline girmesine engel olmak gerektiğini tam olarak kavrayamaz.”

3- Bilimin uluslararası yanı yöntemleridir. Ama hangi konuda araştırma yapılacağı, ne üzerinde çalışılacağı yani bilimin amaçları ulusaldır, toplumsaldır, kişiseldir. Bilim kişinin doğa ile etkileşiminde ortaya çıkar. Doğa sınırsız, kişiler ve toplumlar ise sınırlı olduğundan, o ülke bilimcilerinin düşün, istem ve kültür yapısına, o ülkenin kendine en çok gereken konu ve uygulamalarına göre genişler. Onun için bugün fen dallarında bile bir Fransız molekül biyolojisini (özdecik dirilbilimi), bir Amerikan fiziğini, bir Alman kimyasını, başka ülkelerin dirilbilimi, fiziği, kimyası yanında ayırt etmek, bir üslûp ve yön ayrıcalığını sezmek mümkündür. Bu üslûp ve yön ayrıcalığını yaratan o ülkelerin kültürleridir. Anadilinde bilim eğitimi yapmayan toplumlar kendine özgü bilim okulları (ekolleri) kuramazlar.

4- Bilgisayar teknik bilimi geliştikçe millî dil ve kültürleri yok etmek yerine onları da beraberinde geliştiriyor. Bilgisayardan örütbağa (internete) girildiği zaman karşımıza Macarca, Çekçe, Rusça, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Fince, Korece, Japonca, Lehçe ve birçok başka dillerden bilimsel makaleler, türlü haberler ve bilgiler çıkar. Çeviri yazılımlarıyla bilgisayar dilleri birbirine tercüme edebiliyor.

1960'ların sonu ve 1970'lerin başlarında, ilk kez bilgisayarlar Türkiye'ye girdiğinde Hacettepe, Bilkenti'nde Dr. Aydın Köksal ve arkadaşları daha başlangıçta “bilgisayar”, “bilgi-işlem” gibi güzel terimler kullanarak Türk dili ve yeni çağ Türk kültür ve teknikbilimine büyük bir hizmette bulundular. Yazılım teknikbilimine yeterince önem verirsek, yani Türkçe ile çalışan yazılımlar üretirsek dilimizi ve kültürümüzü İngilizce'nin etkisinden koruyabiliriz.

5- Türklerde matematiğe karşı büyük bir yatkınlık vardır. Türk tarihi ve Cumhuriyet dönemini incelersek, bunu, açıkça görürüz. Çünkü Türk dilinin yapısı matematikseldir. Ayrıca, Türkçe okunduğu gibi yazılan, yazıldığı gibi okunan bir dil olduğundan bilgisayar için en yatkın dildir. Türkçe bilim yapar, yanımıza da bilgisayar teknikbiliminin olağanüstü olanaklarını alırsak, matematik gibi olan bu dille harikalar yaratırız. Buna kısaca yerel düşünüp, küresel davranmak diyebiliriz.

6- Bir ulusun dilinin yok edilmesi, en büyük kölelik ve bir kültürel soykırımdır. Bu soykırımı önlemek için eskiden 3. Dünya dediğimiz, şimdiki Avrasya ülkelerinin ortak bir haber ajansları olmalıdır. Haberleri doğrudan birinci elden almalılar ve birbirlerini tanıma imkânları olmalı. Birbirimizin dillerini öğrenmeliyiz. Avrasya evrenkentleri kurulmalıdır.

Doğadaki her bitki ve her hayvanın doğaya bir katkısı vardır. Benzer şekilde dünyadaki çeşitli diller de insanlığın zenginliğidir. Buna kültürel çevrecilik diyoruz. Bir dilin diğerini yok etmeye hakkı yoktur.

7- Bilim ve tekniğin başdöndürücü bir hızla ilerlediği günümüzde eğitimin her düzeydeki İngilizce hazırlık sınıfları, büyük bir zaman israfıdır. Ayrıca yabancı dilde bilim eğitimi yolu ile özellikle Amerikan-İngiliz kitap şirketlerine büyük miktarlarda para aktarımı olmaktadır. Bu, büyük bir iktisadî savurganlıktır.

8- Eğitimin amacı: a) İnsanı kendine ve toplumuna değer katacak düzeye getirmek. b) Bir milletin geçmişiyle geleceği arasında sağlam köprüler oluşturarak, geçmişine dayanan ve geleceğe hazırlanan gençler yetiştirmektir.

Her ülkenin eğitim dili çoğunluğunun anadili olan resmî dilidir. Yabancı dilde eğitim Türkiye ve birkaç başka sömürge ülkelerinde görülmektedir. İngilizce ile bilim, eğitim kapitilasyonlarının en korkutucu olanıdır.

9- Bilim ve teknik yeni buluşlar yapanlar, bu buluşlarla ilgili kavramların kendi dillerindeki karşılıklarını türetmekle yükümlüdürler. Bundan dolayı, bilimin ön saflarındaki bilim adamları, yabancı diller kadar kendi dilinin yapısını, sözcük ve terim türetme kurallarını çok iyi bilmelidir.

10- Yabancı dil öğrenmenin yolu, yabancı dille eğitim yapmak değildir. Yabancı dil, yabancı dil derslerinde özel yöntemli görsel-işitsel dil kurslarında “doyurma” teknikleri ile birkaç ayda öğretilir.

Sonuç olarak, yabancı dil ile bilim eğitimi, Batı'nın Türkiye'nin geleceğini karartmak için pazarladığı dehşetli bir oyundur. Bu konu, sağ-sol çekişmelerinin ötesinde ulusal bir sorundur. Türkiye'nin kurtuluşu, Türkçe'nin kurtuluşuna bağlıdır. Bu amaçla, “Kültürel Kurtuluş Savaşı” vermek durumundayız. Bu savaşı kazanır, Türk Dünyası ile sağlam kültürel ilişkiler kurarsak, 21. yüzyıl Türk yüzyılı olur. Atatürk'ün son nefesindeki şu sözlerini unutmamalıyız:

“Arkadaşlar selâm, dil çalışmalarını sakın gevşetmeyin.”

(Oktay SİNANOĞLU)

.......


''SES BİLİNCİ DEMEK DİL BİLİNCİ DEMEKTİR;
ANADİL BİLİNCİ DEMEK ÖĞRENMEK DEMEKTİR.
''

ÜLKEMİZDE DİL EĞİTİMİ YAPILIRKEN ÖĞRETİM PROGRAMINA HİÇBİR ZAMAN UYULMADI, UYULMUYOR; ANCAK DURMADAN ÖĞRETİM PROGRAMI DEĞİŞİYOR...

SES BİLİNCİNİN, ANADİL BİLİNCİNİN VERİLMESİ VE DENETLENMESİ MÜFREDAT PROGRAMINDA HEP VAR; ANCAK HİÇBİR ZAMAN MÜFREDAT PROGRAMINA UYULMADI
, UYULMUYOR...

TEMEL
, ANA, ÖZ; NASIL VERİLMEZ, NASIL DENETLENMEZ...


..........


İKİ'YE ÜÇ DERSEN, BEŞ'E ALTI DERSEN, YEDİ'YE DOKUZ DERSEN HİÇBİR MATEMATİK PROBLEMİNİ ÇÖZEMEZSİN!

A'YA E DERSEN, I'YA A DERSEN, W'YA V DERSEN HİÇBİR DİL SORUNUNU ÇÖZEMEZSİN... DİL ÖĞRENEMEZSİN...

'SES' BİLİNCİ OLMADAN 'DİL' ÖĞRENİLMEZ
,
'DİL' BİLİNCİ OLMADAN 'ÖĞRENME' GERÇEKLEŞMEZ...

.......

SES BİLİNCİ = ANADİL BİLİNCİ = ÖĞRENME BİLİNCİ

TÜRKİYE'DE SES BİLİNCİ OLMADIĞI İÇİN ANADİL BİLİNCİ YOK,
ANADİL BİLİNCİ OLMADIĞI İÇİN DE ÖĞRENME BİLİNCİ YOK...

.......

TÜRKÇE GİDERSE TÜRKİYE GİDER
(OKTAY SİNANOĞLU)
.......

UYAN TÜRKİYE, UYAN!
 

ORTAOKUL 5'LER, YABANCI DİL AĞIRLIKLI YA DA YABANCI DİL HAZIRLIK SINIFI OLUYORMUŞ!

BU KARARI VERENLER GERÇEKTEN BİLİM İNSANI MI?
HİÇ Mİ KENDİSİNE VE ÜLKESİNE VERDİĞİ ZARARI DÜŞÜNMEZ

ALLAH KORUSUN, BÖYLE BİR KARAR ÇIKAR İSE YABANCI DİL ÖĞRENMEK BİR YANA BU MİLLET KENDİ ANADİLİNİ BİLE UNUTUR...İNANILIR GİBİ DEĞİL, KABUS
...

BIRAKIN YABANCI DİLİ, ÜLKEMİZDE ANADİL EĞİTİMİ BİLE ÇOK YETERSİZ HATTA BERBAT! ŞİMDİ TÜRKÇE EĞİTİMİNİ DÜZELTMEK İÇİN HAZIRLIK SINIFI MI AÇILACAK? SÖMÜRGE ÜLKELERİ HARİÇ DÜNYANIN NERESİNDE BÖYLE BİR UYGULAMA VAR? EN BAŞTA BİLİME AYKIRI...

BAŞKA BİR İFADEYLE, NEDEN TÜRKİYE'DE EĞİTİM DENİLİNCE İLK ÖNCE AKLA YABANCI DİL EĞİTİMİ GELİYOR
? NEDEN ANADİL, MATEMATİK YA DA FEN EĞİTİMİ İLK ÖNCE AKLA GELMİYOR?

ANADİL, MATEMATİK, FEN... EĞİTİMİNDE DAĞLAR
KADAR SORUN VAR, ANCAK NEDEN İSE KİMSENİN AKLINA ÇÖZÜM ÜRETMEK GELMİYOR... YAT KALK YABANCI DİL EĞİTİMİ... NEDEN? YABANCILAR MI BİZİ ÇOK SEVİYOR, BİZ Mİ YABANCILARI ÇOK SEVİYORUZ? HAKİKATEN ANLAMIYORUM... 

GELİŞMİŞ ÜLKELER YABANCI DİL SORUNUNU, YABANCI DİLİ HAZIRLIK SINIFLARINDA ÖĞRETEREK DEĞİL; ANADİLLERİNİ EN İYİ BİÇİMDE ÖĞRENEREK ÇÖZMÜŞTÜR

SEN ÜLKE OLARAK ANADİLİNİ EN İYİ BİÇİMDE ÇOCUKLARA ÖĞRET,
O DA BİREY OLARAK İSTEDİĞİ KADAR YABANCI DİLİ KENDİLİĞİNDEN ZATEN ÖĞRENİR

SEN, OKULDA VER SES BİLİNCİ, VER ANADİL BİLİNCİ
;
BAK O ÇOCUK TÜM ENGELLERİ AŞIYOR MU AŞMIYOR MU?

.......

TÜRKİYE TÜM DERSLERDE, EĞİTİMİN HER ALANINDA BAŞARISIZ... SADECE YABANCI DİL DEĞİL...

SÖZÜM ONA MADEM HAZIRLIK SINIFI BAŞARI GETİRİYOR!
4. SINIF TÜRKÇE DERSİ HAZIRLIK SINIFI OLSUN,
6.SINIF MATEMATİK-FEN HAZIRLIK SINIFI OLSUN,
7.SINIF TARİH-COĞRAFYA HAZIRLIK SINIFI OLSUN,
8. SINIF
TEST ÇÖZMEYE YÖNELİK HAZIRLIK SINIFI OLSUN...

 BÖYLE BİR MANTIK OLABİLİR Mİ? 21. YÜZYILDA BÖYLE BİR DÜŞÜNCE OLABİLİR Mİ! BEN BİR ŞEYİ ÖĞRETİRSEM, SADECE HAZIRLIK SINIFI VEYA O DERS AĞIRLIKLI OLURSA ÖĞRETİRİM... BİRİLERİ TÜRKİYE İLE GERÇEKTEN DALGA GEÇİYOR...

SEN, BİR ŞEYİ YANLIŞ YÖNDE UYGULARSAN, İSTEDİĞİN KADAR UYGULA ONU ÖĞRENEMEZSİN...

TÜRKİYE'DE BİNLERCE SAAT İLKOKUL-ORTAOKUL-LİSEDE TÜRKÇE DERSİ VERİLİYOR, HATTA HER GÜN PRATİK YAPIYORSUN; YİNE DE ANADİLİNİ ÖĞRENEMİYORSUN, ÖĞRETEMİYORSUN... YOL YANLIŞ, UYGULAMA YANLIŞ, EĞİTİM YANLIŞ...

ANCAK GELİŞMİŞ ÜLKELER; YABANCI DİL OLARAK TÜRKÇEYİ İYİ ÖĞRENİYOR, İYİ KONUŞUYOR... ÇOK MERAK EDİYORUM YEKİLİLER BU OLAYI NASIL AÇIKLAYACAKLAR?
(ÇÜNKÜ GELİŞMİŞ ÜLKELERDE SES BİLİNCİ VE ANADİL EĞİTİMİ ÇOK İYİ VERİLMEKTEDİR...)

......


SU/SES/SAYI & SES=DİL=
EĞİTİM

......

TÜRKİYE'DE SES İLE HARF KELİMELERİ BİRBİRİYLE NASIL KARIŞTIRILIYORSA;
ANNE DİL
İLE ANADİL SÖZCÜKLERİ DE BİRBİRİYLE KARIŞTIRILMAKTADIR... BU KAVRAM KARGAŞASI MUTLAKA SONA ERMELİDİR...


.........


DİL, SESLERDEN MEYDANA GELİR;
YAZI, HARFLERDEN OLUŞUR...

BİR İNSAN HARFLERİ BİLMEZ İSE YAZAMAZ; YAZI DİLİNİ ANLAYAMAZ, ÖĞRENEMEZ...

BİR İNSAN SESLERİ BİLMEZ İSE (ETKİLİ VE GÜZEL) KONUŞAMAZ, DİNLEYEMEZ, OKUYAMAZ, YAZAMAZ; KONUŞMA DİLİNİ ANLAYAMAZ, ÖĞRENEMEZ...

......
 

MİLLİ EĞİTİM BAKANI AVCI, "SINIFLARIMIZI HIZLI BİÇİMDE ÖZELLİKLE YABANCI DİL EĞİTİMİNE UYGUN U SINIF DÜZENİNE GEÇİRMEYE ÇALIŞIYORUZ" DEDİ.

 

BAKAN AVCI, İNGİLİZCENİN OKULLARDA ÖĞRETİLMEDİĞİNDEN ŞİKAYET EDİLDİĞİNİ BELİRTEREK, "DOĞRU ÖĞRETEMİYORUZ. BUNUN SEBEPLERİNİ ARAŞTIRIRKEN KARŞIMIZA ÇIKAN EN ÖNEMLİ SEBEPLERDEN BİRİNİN SINIF DÜZENİMİZ OLDUĞUNU GÖRDÜK. SIRA DÜZENİ OLDUĞUNDA ÇOCUKLAR, BİRBİRİYLE DİYALOG KURAMIYORLAR. ÖĞRETMEN BİR ŞEY SÖYLEDİĞİNDE ONLAR SADECE ALICI DURUMUNDALAR. HALBUKİ ÖZELLİKLE YABANCI DİL DERSLERİNDE YANLIŞ YAPMAK ÇOK GEREKTİĞİ İÇİN KONUŞACAKLAR, YANLIŞLAR YAPACAKLAR VE BÖYLECE DERS PRATİĞİ YAPILACAK. SINIFLARIMIZI HIZLI BİÇİMDE ÖZELLİKLE YABANCI DİL EĞİTİMİNE UYGUN U SINIF DÜZENİNE GEÇİRMEYE ÇALIŞIYORUZ" DİYE KONUŞTU.

 

24/12/2014

 

........ 

 

SES TEMELLİ DİL VE ANADİL TEMELLİ EĞİTİM OLMADIKÇA, BAŞKA BİR İFADEYLE HARF TEMELLİ DİL VE YABANCI DİLDE EĞİTİMDEN TÜRKİYE KURTULMADIKÇA İSTEDİĞİN ŞEKİLE SINIFLARI SOK; BU EĞİTİM DÜZELMEZ, DÜZELEMEZ.

 

SES, DİLİN MAYASIDIR; DİL İSE EĞİTİMİN AYNASIDIR. ANA UNSUR, ÖZ, MAYA, TEMEL YANLIŞ VERİLDİĞİ İÇİN EĞİTİM ŞEKİLLE DÜZELMEZ.

'OKUMUŞ
' İNSANLARIMIZ BİLE MAYANIN, TOHUMUN DAHA NE OLDUĞUNU BİLMİYOR...
BİR İŞTE MAYA, TOHUM YANLIŞ İSE O İŞTEN HAYIR GELİR Mİ?

SES (BİLİNCİ) DİLİN MAYASIDIR, TOHUMUDUR...

ŞEKİL; DİL EĞİTİMİNDE ANA UNSUR, ÖZ, MAYA, TEMEL (SES) VAR İSE ÖNEMLİDİR
...

TÜRKİYE'DE SES TEMELLİ CÜMLE (DİL) YÖNTEMİ UYGULANMAMAKTADIR... OKULLARDA SES BİLİNCİ VERİLMEDİĞİ İÇİN BOŞ TEMELLİ CÜMLE (DİL) YÖNTEMİ VARDIR... YANİ TEMEL YOKTUR, BOŞTUR
...

TÜRKİYE'DE ANADİLDE (ANADİL TEMELLİ) EĞİTİM YAPILMAMAKTADIR... YABANCI DİLDE EĞİTİM HER YANIMIZI KUŞATMIŞTIR... ÜLKEMİZDE EĞİTİMİN İÇİ BOŞALTILMIŞTIR, EĞİTİMİN DEĞERİ KALMAMIŞTIR...

.......

TÜRKİYE'DE EN BÜYÜK HIRSIZLIK, YOLSUZLUK SES TEMELLİ DİL VE ANADİL TEMELLİ EĞİTİMDE YAŞANMAKTADIR!

HARF TEMELLİ DİL
VE YABANCI DİLLE EĞİTİM
TÜRKİYE'NİN KALBİNİ VE BEYNİNİ ÇALMIŞTIRETKİSİZ HALE GETİRMİŞTİR...
.......

TÜRKİYE'NİN ASIL-ESAS SORUNU; OKULLARDA YAPILMAYAN/ OLMAYAN SES TEMELLİ DİL, VE ANADİL TEMELLİ EĞİTİMDİR...

ÜLKEMİZDE HARF TEMELLİ DİL EĞİTİMİNE VE YABANCI DİLDE EĞİTİME SON VERİLMEDİĞİ SÜRECE; NE TÜRKÇE, NE ESKİ TÜRKÇE (OSMANLICA), NE DE YABANCI DİLLER ADAM GİBİ ÖĞRENİLEMEZ, ÖĞRETİLEMEZ
!

ANCAK TÜRKİYE'DE ESKİ TÜRKÇE (OSMANLICA) ÖĞRENİLSİN Mİ ÖĞRENİLMESİN Mİ DİYE KISIR BİR TARTIŞMA YAŞANMAKTADIR. BURADA İKİ TARAFIN DA CİDDİ HATALAR YAPTIĞINI GÖRÜYORUM, VE BİLİM ADINA ENDİŞE DUYUYORUM...

ÇÜNKÜ TÜRKİYE'DE, YILLARDIR DEVAM EDEN, EĞİTİM İLE İLGİLİ İKİ TANE DEV SORUN VARDIR...
SES TEMELLİ DİL EĞİTİMİ BU ÜLKEDE YAPILMADIĞI SÜRECE,
YABANCI DİLLE EĞİTİM BU ÜLKEDEN KOVULMADIĞI SÜRECE
EĞİTİM ADINA TÜRKİYE'DE HİÇBİR ŞEY DÜZELMEZ
... ANCAK BU KONULARDA GIGINI ÇIKARAN YOK!

OSMANLICA EĞİTİMİNE DÖNECEK OLURSAK, ESKİ TÜRKÇENİN OKULLARDA ÖĞRETİLMESİ-ÖĞRENİLMESİ GAYET DOĞALDIR, VE YAPILMASI DA GEREKİR... ANCAK TÜRKİYE'DE MODERN TÜRKÇEYİ ÖĞRENMEK BİLE LÜKS İKEN, ESKİ TÜRKÇE ÖĞRENİMİNİN OKULLARDA NASIL OLACAĞI BÜYÜK BİR SORU İŞARETİDİR...

TÜRKİYE SES TEMELLİ DİL EĞİTİMİNİ YAPAR İSE,
YABANCI DİLDE EĞİTİMİ KOVAR İSE; ÜLKEMİZDE HEM ESKİ TÜRKÇE HEM DİĞER DERSLER ÇOK RAHAT ÖĞRENİLİR, ÖĞRETİLİR...

ESKİ TÜRKÇE EĞİTİMİNE KARŞI ÇIKMAK NE KADAR BİLİM DIŞI İSE, OSMANLICAYI ÖĞRENİRİZ-ÖĞRETİRİZ DEMEK DE O KADAR BİLİM DIŞIDIR... ÇÜNKÜ BU ÜLKEDE SES TEMELLİ DİL EĞİTİMİ YAPILMADIĞI İÇİN, DİĞER DERSLER NASIL ŞEKİLDE KALIYORSA, ESKİ TÜRKÇE EĞİTİMİ DE ŞEKİL OLARAK KALACAKTIR... DİL EĞİTİMİ SES TEMELLİ OLMAZ İSE ÖZDE, ESASTA, TEMELDE HİÇBİR ŞEY DEĞİŞMEZ...

.......


MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI,
13 EYLÜL 2014 ORTAÖĞRETİM
YÖNETMELİĞİ İLE ANADİL VE YABANCI DİL EĞİTİMİNDE ÖNEMLİ DEĞİŞİKLİK YAPTI! 


MADDE 23, H BENDİ:

h) DİL derslerinin sınavları dinleme, konuşma, okuma ve yazma becerilerini ölçmek için yazılı ve uygulamalı olarak yapılır.

BURADA DİL DERSİ DENİLDİĞİNE GÖRE, UYGULAMALI SINAV
HEM ANADİL HEM DE YABANCI DİL EĞİTİMİNDE
YAPILMAK ZORUNDADIR
!

ANCAK YÖNETMELİK VE MÜFREDAT PROGRAMINDA OLDUĞU HALDE SES TEMELLİ DİL EĞİTİMİ NASIL Kİ ÜLKEMİZDE GÖZ GÖRE GÖRE UYGULAN-MIYOR İSE
,

YÖNETMELİK VE MÜFREDAT PROGRAMINDA OLDUĞU HALDE ÜLKEMİZDE DİL DERSLERİNDE UYGULAMALI SINAV YA ADAM GİBİ YAPILA-MAYACAK YA DA HİÇ YAPIL-MAYACAK...

ASLINDA TÜRKİYE'DE DURUM BENCE DÜŞÜNDÜĞÜMÜZDEN, GÖRDÜĞÜMÜZDEN DAHA VAHİM... ÇÜNKÜ ETKİLİ VE GÜZEL KONUŞMAK BİR YANA; ÖĞRETMENLERİMİZ, ÖĞRENCİLERİMİZ VE DENETLEYENLER  DİLİ OLUŞTURAN-MEYDANA GETİREN SESLERİ DAHİ TANIMI-YORLAR, BİLMİ-YORLAR...

ZATEN SES TEMELLİ DİL VE ANADİL TEMELLİ EĞİTİM TÜRKİYE'DE OLMADIĞI-YAPILMADIĞI İÇİN UYGULAMA SINAVLARININ OKULLARDA SAĞLIKLI OLMASI BEKLENEMEZ, DÜŞÜNÜLEMEZ...

BAŞKA BİR İFADEYLE ANADİL VE YABANCI DİL EĞİTİMİ SES TEMELLİ YAPILMA-DIĞINDAN, DAHA DOĞRUSU ÜLKEMİZDE SESLER BİLİNME-DİĞİNDEN, UYGULAMA SINAVININ OLUP-OLMAMASI EĞİTİM ADINA HİÇBİR ŞEYİ DEĞİŞTİRMEYECEKTİR...

HEMEN HEMEN HERKES, DİL DERSLERİNDE (TÜRKÇE, İNGİLİZCE...YAPILMASI GEREKEN UYGULAMA SINAVININ SADECE YABANCI DİL EĞİTİMİ İLE SINIRLI OLDUĞUNU DÜŞÜNMEKTEDİR...

DİL DERSİ DENİLİNCE
, MİLLETİN AKLINA YABANCI DİL GELİYOR...
SES TEMELLİ DİL EĞİTİMİ OLMADIĞI İÇİN, HER YERİMİZİ YABANCI DİLLE EĞİTİM KUŞATTIĞI İÇİN KENDİ ANADİLİMİZİN (TÜRKÇE...DİL OLDUĞUNU UNUTTUK
!..

GELİŞMİŞ ÜLKELERDE DİL DERSİ DENİLİNCE İLK ÖNCE ANADİL EĞİTİMİ AKLA GELİYOR,
TÜRKİYE'DE DİL DERSİ DENİLİNCE İLK ÖNCE YABANCI DİL
EĞİTİMİ
AKLA GELİYOR!

23. MADDENİN H BENDİNİ BİLE TAM OLARAK ANLAMIYORUZ...
NE DİL EĞİTİMİNDEN HAYIR VAR, NE DENETLEYENDEN
...

TÜRKÇE (ANADİL) ÖĞRENİMİNDE
ÇOK CİDDİ SORUNLAR OLDUĞU İÇİN MATEMATİK, FEN, YABANCI DİL... ÖĞRENİMİNDE ÇOK CİDDİ SIKINTILAR VARDIR... ÇÜNKÜ EĞİTİMİN KALBİNİ, ÖZÜNÜ, TEMELİNİ, ESASINI SES TEMELLİ
ANADİL EĞİTİMİ OLUŞTURUR...

.......

 SES TEMELLİ CÜMLE YÖNTEMİNİN, SES TEMELLİ DİL EĞİTİMİNİN;

BİLE BİLE UYGULANMADIĞI, DENETLENMEDİĞİ

TÜRKİYE'DE APAÇIK ORTADA!

 

TÜRKİYE'DE EĞİTİM (DİL=SES) GÖZ GÖRE GÖRE

SAV-SAK-LAN-MAK-TA-DIR...

 

YILLARDIR DEVAM EDEN DİL (SES) EĞİTİMİ REZALETİNE DUR DİYEBİLMEK İÇİN BAŞTA ANADİL, SINIF, TÜRKÇE, EDEBİYAT, YABANCI DİL, İNGİLİZCE, ALMANCA, FRANSIZCA, RUSÇA, ÇİNCE... ÖĞRETMENLERİ OLMAK ÜZERE TÜM ÖĞRETMENLERE, MEB'E, YÖNETENLERE, VE DENETLEYENLERE BÜYÜK GÖREVLER DÜŞMEKTEDİR...

 

ŞU ANDA TÜRKİYE'DE SESTUTULMASI, DİLTUTULMASI,

EĞİTİMTUTULMASI, AKILTUTULMASI YAŞANMAKTADIR...

 

KENDİM DİL EĞİTMENİ OLMAMA KARŞIN DİL (SES) ÖĞRENİMİ KONUSUNDA EN YAKINLARIMA BİLE YARDIMCI OLAMIYORUM, ÇÜNKÜ DİL (SES) EĞİTİMİNDE YAPILAN YANLIŞ ÜLKEMİZDE O KADAR BÜYÜK Kİ, (ARTIK REZALET BOYUTUNU AŞMIŞ) BEN BİLİME DAYALI NE SÖYLERSEM SÖYLEYİM BÜYÜK ŞAŞKINLIKTAN, İNANMAZLIKTAN VE ŞOKE OLMAKTAN ÖTEYE GEÇMİYOR, GEÇEMİYOR!

 

...... 

 

- SES TEMELLİ CÜMLE (DİL) YÖNTEMİ -

- YAPILANDIRICI YAKLAŞIM -

- EĞİTİM (ÖĞRENİM-ÖĞRETİM) -

 .......

TÜRKİYE TÜM DERSLERDE ZAYIF OLDUĞUNA GÖRE (PISA)

EĞİTİM SORUNUNUN ÇÖZÜMÜ TÜM DERSLERİN ORTAK NOKTASI

OLAN DİL (SES) EĞİTİMİNDEDİR YANİ SES TEMELLİ CÜMLE

YÖNTEMİNDEDİR...

 ........  

 

BİLGİ (SESDİLEĞİTİM) TEMELLİ TÜRKİYE

SES=DİL=EĞİTİM

 .......

 

SES ÖĞRETİMİ ZAYIF İSE DİL ÖĞRENİMİ ZAYIFTIR,

DİL ÖĞRENİMİ ZAYIF İSE EĞİTİM ZAYIFTIR... 

 

NEDEN TÜRKİYE'DE ANADİL VE YABANCI DİL EĞİTİMİ ÇOK ZAYIF? 

 ÇÜNKÜ 'SES' ÖĞRETİMİ OKULLARDA DOĞRU YAPILMAMAKTADIR,

'SES' BİLİNCİ ÇOCUKLARIMIZA DOĞRU VERİLMEMEKTEDİR!..

 

SES ÖĞRETİMİ, SES BİLİNCİ OLMADAN; 

NEANADİL EĞİTİMİ SORUNU,

NEYABANCI DİL EĞİTİMİ SORUNU,

NEYABANCI DİLLE EĞİTİM SORUNU,

NEEĞİTİM SORUNU ÇÖZÜLMEZ, ÇÖZÜLEMEZ!..

 

SES ÖĞRETİMİNİN YAPILMASI, SES BİLİNCİNİN VERİLMESİ 

ÖĞRETİM PROGRAMINDA YILLARDIR OLDUĞU HALDE

OKULLARIMIZDA YAPILMAMAKTADIR, VERİLMEMEKTEDİR!

  

 ........ 

 

2014-2023TÜRKİYE'DİL(SES)'ÖĞRENİMveÖĞRETİMİ

 

 

 

2014 TÜRKİYE

MEB, UZUN SÜREDİR YAPTIĞI YANLIŞIN FARKINA VARIP, DOĞRU DİL (SES) EĞİTİMİ İÇİN DÜĞMEYE BASACAK!.. 

2015 TÜRKİYE

                                                                                                          ANASES ve YABANCISES ÖĞRENİMİ TÜM OKULLARDA ÖĞRETİM (MÜFREDATPROGRAMINA  UYGUN YAPILACAKTIR!..

2016 TÜRKİYE

TÜRKİYE ''YABANCI DİLLE (DİLDE) EĞİTİM''İN BİR ALDATMACA OLDUĞUNU TÜM YÖNLERİYLE ANLAYACAK... TÜRKİYE ''SES TEMELLİ DİL'' VE ''ANADİL TEMELLİ EĞİTİMİ'' TÜM YÖNLERİYLE TARTIŞMAYA BAŞLAYACAK...

2017 TÜRKİYE

BEYİNSES TEMELLİ DİL EĞİTİMİNE KARŞI TAMAMEN DUYARLI HALE GELECEK!..

 

2018 TÜRKİYE

sesletim.com ve shwa.biz TÜRKİYE ve DÜNYA'DA   GENİŞ KİTLELERE HİTAP EDECEK!..

 

2019 TÜRKİYE

'SES'LET-İM ve EĞİTİM

TÜRKİYE'DE BÜYÜK SORUN OLMAYACAK!..

 

2020 TÜRKİYE

YABANCI'SES' ÖĞRENİMİ, ANA'SES' ÖĞRENİMİ KADAR KOLAY OLACAK!..

 

2021 TÜRKİYE

BİLİNÇLİ TOPLUM 'YABANCI DİLDE EĞİTİMİARTIK İSTEMEYECEK!.. 'ANADİL TEMELLİ EĞİTİMİN' ÖNÜ TAMAMEN AÇILACAK...

2022 TÜRKİYE

TÜRKİYEDE YABANCI DİLDE EĞİTİM TAMAMEN SON BULACAK!.. YERİNE %100 SES TEMELLİ DİL EĞİTİMİ OLACAK... BU DA ANADİL TEMELLİ EĞİTİM DEMEKTİR...  

2023 TÜRKİYE

HER BİREY ANA UNSUR (SES) BİLİNCİ İLE İSTEDİĞİ

DİLİ (SESİ) RAHATLIKLA ÖĞRENEBİLECEK!..

 

 

 

HALA ÜLKEMİZDE ORTAÖĞRETİM VE ÜNİVERSİTELERDE

İNGİLİZCE, ALMANCA, FRANSIZCA... HAZIRLIK SINIFLARI VARDIR; 

GÖZ GÖRE GÖRE YILLARDIR ÇOCUKLARIMIZI ZEHİRLİYORUZ,

EN ACI VE UTANÇ VERİCİ TARAFI İSE BUNUN EN GÖZDE

OKULLARIMIZDA YAPILIYOR OLMASI!

HAZIRLIK SINIFI VE YABANCI DİLLE EĞİTİM

TÜRKİYE'DE ÖĞRENİM VE ÖĞRETİMİ BİTİRMİŞTİR...

 

........  

 

HARF TEMELLİ DİL ÖĞRENİMİNE 'HAYIR',

HAZIRLIK SINIFLARINA 'HAYIR', 

YABANCI DİLLE EĞİTİME 'HAYIR'!

 

SES TEMELLİ DİL ÖĞRENİMİNE 'EVET',

ANADİL TEMELLİ EĞİTİME 'EVET'!

 

....... 

 

Se'dat Er'doğan

Sesyazar, Eğitmen 

Phonetician-Author, Educator 

 ........

/su.ses.sayı/

sesletim@hotmail.com

sedatphonetic@hotmail.com 

sesyazar@hotmail.com

ses.dil@hotmail.com  

/su.ses.sayı/  

 

....... 

TÜRKİYE'DE SES ve DİL BİLİNCİNİN TAM ve DOĞRU VERİLMEMESİNİN BİRİNCİ DERECEDE SORUMLUSU DEVLETTİR...

BURADA DEVLETİN BÜYÜK İHMALİ VARDIR... 

 

OKULLARDA ANADİL (SES) BİLİNCİ VERİLMEDİĞİ İÇİN 

YABANCI DİL (SES) BİLİNCİ DE YOKTUR...

SES + DİL FACİASI TÜRKİYE'DE EĞİTİMİ KATLETMİŞTİR!..

 

ANLADIK ÖĞRETMENLER BU İŞİ YAPAMIYOR, ÇARESİZ... 

PEKİ BU İŞİ DENETLEYENLER NEREDE ve NE YAPAR...?

 

BAŞKA BİR İFADEYLE ÖĞRETMENİN, OKULLARIN DURUMU BELLİ...

PEKİ DENETLEYENLERİN DE Mİ DURUMU BELLİ...?

 

DENETLEYENLER DE DENETİM İŞİNİ DOĞRU YAPMAZLAR İSE

BİZ KİME GİDECEĞİZ? 

DENETİMİN DENETİMİ YOK MUDUR?

 

GÖSTERMELİK DENETİMLER, GÖSTERMELİK SÜBUTA ERMELER İLE

ÖĞRENİM-ÖĞRETİM İŞİ OLMAZ... 

 

......  

 

TÜRKİYE'DE DERHAL 'SES' SEFERBİRLİĞİ, 'DİL' SEFERBİRLİĞİ BAŞLAMALIDIR, BAŞLATILMALIDIR...

 

EĞİTİM SEFERBİRLİĞİ ANCAK SES=DİL ÖĞRENİMİNİN TAM VE DOĞRU YAPILMASIYLA BAŞLAR... 

 .....

 

SU-SES-SAYI

 

 

 

... ÖĞRENİMİ SU İLE,

 

DİL ÖĞRENİMİ SES İLE,

 

MATEMATİK ÖĞRENİMİ SAYI İLE BAŞLAR...

 

  ......

 

ANADİL ve YABANCI DİL ÖĞRENİMİ, SES ÖĞRETİMİ İLE BAŞLAR, BAŞLAMALIDIR...

 

ANCAK TÜRKİYEDE DİL ÖĞRENİMİ ve DENETİMİNİN, SES İLE BAŞLAMADIĞI AÇIKTIR! HATTA SES ÖĞRETİMİ, DİL ÖĞRENİMİNİN BAŞINDA OLMADIĞI GİBİ ORTASINDA VE SONUNDA DA YOKTUR!

 

Anadil ve Yabancı dil öğrenimi, sesöğretimi ile başlar. Eğitici anadil ve yabancı dile ait tüm sesleri, (seslerin) özelliklerini, çıkış yerlerini çok çok iyi bilmeli ve o sesleri doğru olarak çıkarabilmelidir. Ses öğretimi konusunda denetim tam olmalıdır. Seslerden birinin bile tam ve doğru öğrenilmemesi, dil öğrenimi ve öğretiminde başarısızlığa neden olur...

 

ANA UNSUR, ÖZ, TEMEL OLMADAN GÖSTERMELİK GRAMER KONULARIYLA DİL EĞİTİMİ SAVSAKLANIYOR...

 

ONDAN SONRA AĞIRLIKLI GRAMER YAPILIYOR TEKERLEMESİYLE BU ÜLKE KANDIRILIYOR...

 

BU ÜLKEDE GRAMERİN ÖZÜ, TEMELİ (SES YOK) BİLE VERİLMEMEKTEDİR...

 

BIRAKIN AĞIRLIKLI GRAMERİ, GRAMERİN KARAKTERİ (SES) BİLE YOK! SADECE ŞEKİL-ŞEMAL... 

 

 

...... 

 

Se'dat Er'doğan

Sesyazar, Eğitmen 

Phonetician-Author, Educator 

 ........

/su.ses.sayı/

sesletim@hotmail.com

sedatphonetic@hotmail.com 

sesyazar@hotmail.com

ses.dil@hotmail.com  

/su.ses.sayı/ 

 

........ 

sesletim.com

fonetikingilizce.com

temelingilizce.com

istanbulingilizcesi.com

shwa.biz

 

......... 

 

2015 TÜRKİYE

/'ses'letim/

 

 

ANASES ve YABANCISES ÖĞRENİMİ TÜM OKULLARDA

ÖĞRETİM (MÜFREDAT) PROGRAMINA  UYGUN

 YAPILACAKTIR!..

 

 

 

 

 BÜYÜK TÜRKİYE İÇİN SES TEMELLİ DİL ÖĞRENİMİ VE

ANADİL TEMELLİ EĞİTİM ŞART! 

 

 SES TEMELLİ DİL ÖĞRENİMİ VE ANADİL TEMELLİ EĞİTİM YILLARCA

TÜRKİYE'DE ENGELLENMİŞTİR, HALA ENGELLENMEKTEDİR!

 

SENELERDİR TÜRKİYE HALKI KANDIRILARAK HARF TEMELLİ DİL

ÖĞRENMEME EĞİTİMİ YAPILMAKTADIR! VE AYRICA 1950'LERDEN

BAŞLANARAK TÜRKİYE HALKI YABANCI DİLDE EĞİTİME

BİLİNÇLİ OLARAK YÖNLENDİRİLMİŞTİR, ÖZENDİRİLMİŞTİR!.. 

 

TÜRKİYE'DE RESMEN DİL (SES) DARBESİ YAPILMIŞTIR! 

 

 

TÜRKİYE'DE SES ÖĞRENİMİ, ANADİL ÖĞRENİMİ TEPETAKLAK

OLDUĞUNDAN MİLLİ EĞİTİM YOLUNU ŞAŞIRMIŞ DURUMDADIR!

 

SES ÖĞRENİMİ, TÜRKÇE ÖĞRENİMİ NE KADAR SAĞLAM OLURSA;

MİLLİ EĞİTİM O KADAR SAĞLAM OLUR...

 

SES ÖĞRENİMİ, TÜRKÇE ÖĞRENİMİ NE KADAR SAĞLAM OLURSA;

YABANCI DİL, MATEMATİK, FEN... EĞİTİMİ O KADAR SAĞLAM OLUR...

 

SES ÖĞRENİMİ, TÜRKÇE ÖĞRENİMİ SAĞLAM OLURSA;

TÜRKİYE'NİN YILLARDIR KANINI EMEN YABANCI DİLDE EĞİTİM

YOK OLUR, ARTIK ÜLKEMİZDE YAŞAYAMAZ!..

 

SES ÖĞRENİMİ YOK, SES ÖĞRENİMİNİN DENETİMİ HİÇ YOK;

TÜRKÇE ÖĞRENİMİ YOK, TÜRKÇENİN DENETİMİ HİÇ YOK!.. 

 

BU ÜLKEDE MİLLİ EĞİTİM BU KADAR MI BAŞI BOŞ; 

BU KADAR MI DENETİMSİZ!.. 

 

TÜRKİYE'DE ANADİL ÖĞRENİMİNİ... BİLE DENETLEMEYİ

BECEREMEYEN BİR ZİHNİYET VARDIR!.. 

...... 

 

 

BİR YERDE (TÜRKİYE'DE) SES TEMELLİ DİL ÖĞRENİMİ YOK,

ANADİL TEMELLİ EĞİTİM YOK İSE;

ORADA EĞİTİM (ÖĞRENİM-ÖĞRETİM) BİTMİŞTİR!

 

BİR YERDE (TÜRKİYE'DE) YABANCI DİLDE EĞİTİME TOPLUM ÖZENİYORSA, VEYA ÖZENDİRİLİYORSA

ORADA DEVLETİN BİR DAKİKA DÜŞÜNMESİ GEREK! 

........ 

MİLLİ EĞİTİMDE HİÇ Mİ DENETİM YOK?

MİLLİ EĞİTİMDE AZICIK DENETİM OLSA, DİL (SES) EĞİTİMİNDEKİ REZALET HEMEN ORTAYA ÇIKAR!..

DENETMENLER SANKİ BU 'SESREZALETİ ORTAYA ÇIKMASIN DİYE

UĞRAŞ VERMEKTEDİRLER!.. 

 

......... 

 

2015 TÜRKİYE

/'ses'letim/

 

 

ANASES ve YABANCISES ÖĞRENİMİ TÜM OKULLARDA

ÖĞRETİM (MÜFREDAT) PROGRAMINA  UYGUN

 YAPILACAKTIR!..

 

 

.......

 

 

TÜRKİYE'DE EN BÜYÜK YOLSUZLUK, HIRSIZLIK
 
DİL (SES) EĞİTİMİNDE OLMAKTADIR!.. 
 
 
SES, DİL, EDEBİYAT... ÖĞRENİM ve ÖĞRETİMİNDE APAÇIK BİR
 
ÇÜRÜMÜŞLÜK, ALENİ BİR KOKUŞMUŞLUK VARDIR!.. 
 
 
...... 
 
TÜRKİYE'DE SES ÖĞRENİMİ OLMADIĞI İÇİN DİL ÖĞRENİMİ YOK;
 
DİL ÖĞRENİMİ OLMADIĞI İÇİN DE EDEBİYAT ÖĞRENİMİ YOK!..
 
 
 
BİR YERDE EDEBİYAT ÖĞRENİMİ YOK İSE,
 
ORADA BİLİM ÖĞRENİMİ DE YOKTUR!..
 
 
 
BİR ÜLKEDE BİLİM (OKUMA, MATEMATİK, FEN) ÖĞRENİMİ YOK İSE,
 
ORASI MUZ CUMHURİYETİ OLMAYA MAHKUMDUR!.. 
 
 
.......
 
 
EĞİTİM SİSTEMİNİN TEMELİ, ÖZÜ, ANA UNSURU DİL EĞİTİMİDİR!
 
BİR ÜLKEDE ANADİL EĞİTİMİ BERBAT;
 
YABANCI DİL EĞİTİMİ BERBAT İSE O ÜLKE KAYBETMEYE
 
MAHKUMDUR
 
...... 
 
 
 

Prof. Dr. OKTAY SİNANOĞLU'na ait ilginç sözler

 

"...Ben baktım, Türk Bayrağı, Atatürk karşımda, cam çerceveli olduğu için bayrağın üstünde kendi yansımamı görüyorum. İçimden yemin ettim, dedim ki: 
Gideceğim ve orada söz sahibi olacağim, ondan sonra gelip o namussuzlarla burda uğraşacağım. O zaman anlamıştım ki
burada kalırsam Amerika'nın kölesi olurum, oraya gidersem Amerika'nin efendisi olur, buraya gelip onlarla daha rahat mücadele ederim. Ve işte bizi gönderdiler..."

"...Yeni bulduğum kuvvete, etkiye bir isim koymalıydım. Kuvvetin mahiyeti şöyle ya , DNA molekülleri suyu tutacaklarına birbirlerini tutmayi tercih ediyorlar, yani sıvıdan kaçıyorlar, o yüzden alanlarını küçültüyorlar, çift sarmal oluyor. Sonunda solvent ten solvo dedim, 'kacar, korkar' anlamında da 'fobik ' dedim, 'solvofobik' oldu..."

"...Hicbir zaman Amerikan vatandaşı olmayı düşünmedim. Aklımdan dahi geçmedi. Ben atalarımdan beri Türk kimliğimle varım. Ne yaptıysam o sayede yaptım. Ona buna yaranayım diye değil. Otuz yılda bak milleti ne hale soktular. Şimdi de 'açlıkla' terbiye ediyorlar. Ayarlı basının köşe yazarlarından biri geçenlerde Avrupa Birliğine girmenin yaralarından diye 'O zaman bu ay yıldızlı pasaport ile Avrupa kapılarına gitmenin utancından kurtulacağım' diyor. Tanrı, bu millete acısın..."

"...Yıldız Teknikte kimyada bir takım hanımlar var beyler var, profesör, doçent. Dışarıda da vardır. Burada da var, entrikalar döner, ona buna köstek olurlar. Birkaçı dedikoducu belli odama geliyorlar. Herkeste dahili telefon var. Ankara'ya bile telefon edemiyorsun, bilgisayardan bağlanamıyorsun. Bölüm başkanlarının telefonları vardı, onlar da benim yanımda ya. Şuraya bir telefon bulun bari dedim. Bilgi çağındayım diyorsunuz daha telefon çağına gelmemişsiniz diyorum. Bilgisayara telefonu bağlayamıyorsun. İnternet yok. Üç dört yıl bağlantı kurulmadı. Hüseyin Afşar'a (bölüm başkanı) bari bir telefon bulun dedim. Bana direk telefonundan paralel hat çektirdi. Bazen o yokken arıyorlar, telefonu açıp sekreteriyim diyorum. Bölümde iki tane meraklı hanım var, ortalıkta dolaşıp dedikodu yapıyorlar. Bunlar bir gün odama geldiler o sırada da telefon çaldı. Bu ne dediler. Ben de saf saf telefon dedim. Ertesi gün geldim, makas attırıp kestirmişler, koridordan teli kesmişler. Ben de zannediyorum ki, ben bunlar için fırsatım, öyle konular var ki dünyada herkes gelmiş, Yale'de benden öğrenmiş; Rusya'sından, Doğu blokundan , Avrupasından. Ben ayaklarına gelmişim, yeni bir şey öğrenin, yapın. Yok. Özel ders açtık, yepyeni şeyleri dünyada ilk defa anlatıyorum, dışarda herkesin benden öğrenmek istediği şeyleri Türkiye'de Türkçe anlatıyorum. Alakası olmayan, fizikten matematikten insanlar geliyor, asıl gelmesi gerekenler yok!.."

"...ABD içinden çok göçmüş bir ülkedir, tabii pat diye göçmez, arada bir canlanır, tekrar bir şeyler olur ama içinden çok zayıf tarafları vardır. Dünyada en büyük borcu olan devlet mesela. İç ve dış. Ama bir devingen tarafı vardır, arada birşey çıkarırlar bir sene öyle idare ederler, sonra yine inişe geçerler. Öyle pek göründüğü gibi bir güç değildir..."

"...GENÇLER, Türkiye' de adet haline gelmiş göstermelik işlerden kaçının. Sırf üniversite bitirdi desinler diye, ananız babanız Amerika'da mastır yaptı diye öğünebilsin diye yükseköğrenime gitmeyin. Sonunda ancak kendinizi kandırırsınız. Temel gayeleriniz, kendinizin ufak çıkarları ötesinde, kendiniz dışında, bu ülke, bu ulus, Türk dünyası, Avrasya, insanlık için olsun. Yüksek hedefleriniz için çalışın. O zaman, kendi durumunuz da kendiliğinden düzelecektir. Maddiyat ile maneviyati dengeleyin. Formülünüz 'bilim' + 'gönül'dür. Bu iki kanadın biri eksik olursa ne kendinize ne de insanlığa hayrınız dokunur.’’

 
 
...........
........... 
 
 
 
 

TÜRK MİLLİ EĞİTİMİNİN AMAÇLARI

I – Genel amaçlar:

Madde 2 – Türk Milli Eğitiminin genel amacı,Türk Milletinin bütün fertlerini,

1. (Değişik: 16/6/1983 - 2842/1 md.) Atatürk inkılap ve ilkelerine ve Anayasada ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı; Türk Milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan, insan haklarına ve Anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek;

2. Beden, zihin, ahlak, ruh ve duygu bakımlarından dengeli ve sağlıklı şekilde gelişmiş bir kişiliğe ve karaktere, hür ve bilimsel düşünme gücüne, geniş bir dünya görüşüne sahip, insan haklarına saygılı, kişilik ve teşebbüse değer veren, topluma karşı sorumluluk duyan; yapıcı, yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmek;

3. İlgi, istidat ve kabiliyetlerini geliştirerek gerekli bilgi, beceri, davranışlar ve birlikte iş görme alışkanlığı kazandırmak suretiyle hayata hazırlamak ve onların, kendilerini mutlu kılacak ve toplumun mutluluğuna katkıda bulunacak bir meslek sahibi olmalarını sağlamak;

Böylece bir yandan Türk vatandaşlarının ve Türk toplumunun refah ve mutluluğunu artırmak; öte yandan milli birlik ve bütünlük içinde iktisadi, sosyal ve kültürel kalkınmayı desteklemek ve hızlandırmak ve nihayet Türk Milletini çağdaş uygarlığın yapıcı, yaratıcı, seçkin bir ortağı yapmaktır.

 

GERÇEK DİL (SES) EĞİTİMİ OLMADAN

BU AMAÇLAR GERÇEKLEŞİR Mİ?

 

........

 
 
 
SEBEP YANLIŞ, SONUÇ YANLIŞ
 
 
''İLK DÜĞME YANLIŞ İLİKLENİRSE SONRASI DA YANLIŞ GİDER'' 
 
 
 
''SES'' ÖĞRENİM VE DENETİMİ YANLIŞ YAPILDIĞI İÇİN;
 
HECE, KELİME VE CÜMLE ÖĞRENİM VE DENETİMİ DE YANLIŞTIR!..
 
 
 
ANADİL EĞİTİMİ YANLIŞ YAPILDIĞI İÇİN;
 
YABANCI DİL ÖĞRENİM VE ÖĞRETİMİ DE YANLIŞTIR!.. 
 
 
....... 

 

TÜRKİYE'DE DOĞRU BİLİNEN ''EN BÜYÜK YANLIŞ''

 

HERKES OKULLARDA SADECE GRAMER (DİLBİLGİSİ) YAPILDIĞI İÇİN

DİL ÖĞRENİLEMEDİĞİNİ DÜŞÜNMEKTEDİR!..

ANCAK DURUM %100 TAM TERSİ!.. 

OKULLARIMIZDA GERÇEK GRAMER (SES) ÖĞRENİMİ OLMADIĞINDAN

TÜRKİYE DİL EĞİTİMİNDE ÇOK ZAYIF!..

 

....... 

 

SES ÖĞRETİMİ MÜFREDATTA (ÖĞRETİM PROGRAMI) HEP VARDI,

2004 YILINDA DEĞİŞEN ÖĞRETİM PROGRAMI İLE SES EĞİTİMİ

DAHA DA İYİLEŞTİRİLDİ...

BUNA RAĞMEN HALA ÜLKEMİZDE UYGULANMAMAKTADIR!.. 

 

........ 

 

DİL (SES) EĞİTİMİNDE YAPILAN REFORMLAR UYGULANMAZ İSE

TÜRKİYE'DE EĞİTİM (ÖĞRENİM-ÖĞRETİM) ASLA DÜZELMEZ!..

 

YILLARDIR SES EĞİTİMİ TEORİDE VAR, ANCAK UYGULAMADA YOK!..

 

BURADA ÖĞRETMENLER, YÖNETİCİLER, DENETMENLER VE

BAKANLIK YETKİLİLERİ MUTLAKA KENDİLERİNİ

SORGULAMALIDIR...

 

....... 

 

SES TEMELLİ DİL;

ANADİL TEMELLİ EĞİTİM;

BİLGİ TEMELLİ TÜRKİYE...

 ......... 

 ELEŞTİREL DÜŞÜNME = DİL (SES) EĞİTİMİ

.........

 

'DYNED' BİLMECESİ

 

DYNED İLE DİL (SES) ÖĞRENİLEMEZ ANCAK GELİŞTİRİLİR!..

 

TÜRKİYE, ÖĞRENİLMEYEN BİR ŞEYİ GELİŞTİRMEYE ÇALIŞIYOR!..

İNANILIR GİBİ DEĞİL...

.........

''DİL ÖĞRENİRKEN BEYİNDE GELİŞEN BU DÖRT DİL BECERİSİNDEN İLKİ DİNLEME BECERİSİ'DİR. BİR SONRAKİ BECERİ OLAN KONUŞMA BECERİSİ, DİNLEME BECERİSİ İLE BİRLİKTE SIK SIK TEKRAR VE PRATİK YAPARAK GELİŞTİRİLMELİDİR.

 

DYNED YAZILIMLARI GELİŞMİŞ SES TANIMA TEKNOLOJİSİ KULLANARAK ÖĞRENCİLERİN EN KISA ZAMANDA DİLDE AKICILIĞA ULAŞMALARINA YARDIMCI OLUR.

 

DİNLEME VE KONUŞMA İLE OLUŞTURULAN DİL TEMELİNİ, OKUMA VE YAZMA BECERİLERİ TAKİP EDER. DYNED BU BECERİLER İÇİN GEREKLİ OLAN ÇERÇEVEYİ SAĞLAM BİÇİMDE GELİŞTİRİR.''

(dyned.com.tr)

 .........

 

ALLAH AŞKINA TÜRKİYE'DE NE ÖĞRETMEN, NE DENETMEN,

NE DE ÖĞRENCİ BIRAKIN YABANCI DİLİ, KENDİ ANADİLİNİN BİLE

SESLERİNİ BİLMİYOR!..

ANADİLİN VE YABANCI DİLİN SESLERİ (TEMEL) ÖĞRENİLMEDİKÇE-ÖĞRETİLMEDİKÇE TÜRKİYE'DE DYNED DEĞİL İSTEDİĞİN SİSTEMİ GETİR BU İŞ OLMAZ!.. ZATEN OLMUYOR DA...

BAŞKA ÜLKEDE DYNED BAŞARILI İMİŞ... ÇÜNKÜ ORALARDA TEMEL (SES BİLİNCİ) ÇOCUKLARA ÇOK ERKEN YAŞLARDA VERİLİYOR!..

TÜRKİYE'DE İSE TEMEL (SES BİLİNCİ) HERKESİN KEYFİNE BIRAKILMIŞ!..

ADAMIN KEYFİ GELİR Mİ ONU DA ALLAH BİLİR...

..........

 

 

SES, DİLİN TEMELİDİR.

TEMELSİZ (SESSİZ) DİL EĞİTİMİ; BİLGİSİZ TOPLUMA BENZER...

.........

 

TÜRKİYE'DE ESASTA ANADİL EĞİTİMİ (TÜRKÇE) SORUNU VARDIR!..

KÖTÜ YABANCI DİL EĞİTİMİ, ASLINDA SORUNLU TÜRKÇE EĞİTİMİ...

ANADİL EĞİTİMİ SEBEPTİR;

YABANCI DİL EĞİTİMİ SONUÇTUR!..

TÜRKÇE EĞİTİMİ GERÇEKTE SES TEMELLİ YAPILMADIĞI İÇİN,

YABANCI DİL EĞİTİMİ DE SES TEMELLİ YAPILMAMAKTADIR.

BÖYLECE TEMELSİZ (SESSİZ) DİLSİZ EĞİTİM ORTAYA ÇIKMIŞTIR!...

SES GİDERSEDİL GİDER;

ANADİL GİDERSE, YABANCI DİL GİDER,

TÜRKÇE GİDERSE, İNGİLİZCE GİDER!..

...........

 

TÜRKİYE'DE ANADİL EĞİTİMİ SORUNU VARDIR,

TÜRKİYE'DE YABANCI DİL EĞİTİMİ SORUNU VARDIR,

TÜRKİYE'DE YABANCI DİLLE EĞİTİM SORUNU VARDIR,

ACABA BU SORUNLARIN KAYNAĞI, ANADİL EĞİTİMİ Mİ?

 

 .............

 

 TÜRKÇE GİDERSE TÜRKİYE GİDER

 

Dünyada neler olduğunu anlarsak Türkiye’de neler olduğunu veya olacağını daha iyi anlarız. En tehlikeli sömürgecilik, köleleşme zihinlerin ve gönüllerin sömürgeleşmesi köleleşmesidir. Birinci vazifemiz gönlümüzü ve zihnimizi kölelikten kurtarmaktır. Bunun için kendi dilimiz, Türkçe ile eğitim şarttır. Türkiye’nin savunması Türkçe’nin savunması ile başlar. Bir millet tarihten nasıl silinir? Türkiye’nin bugün ne sanayisi, tarımı, teknolojisi kalmıştır ne de araştırma bilimi kalmıştır. Son çıkarılan kanunlarla topraklar yabancılara çok ucuza satılmaktadır. İşte 50 yıldır olan eğitim sistemi ile adı vatan olan şehit kanıyla sulanmış toprakları kolayca yabancılara satacaklar yetiştirilmiştir. Topraklar da gittikten sonra sıra sepet havasına gelir. Havai, Haıtı, Filistin’e bakın neler olmuştur.

 

OKTAY SİNANOĞLU

 

(www.bilimgonul.com)

............

 

İLERİSİ İÇİN

Türkiye’nin temel sorunlarını bir bilim adamı gözüyle tespit ederek çözümler üreten dünyaca ünlü memleket aşığı Sayın Sinanoğlu kimya, fizik, matematik, moleküler biyoloji dallarında teorileriyle uğraşırken bir yandan da gide gele 40 yıldır memleket meselelerine kafa yormayı çözümler üretmeyi bir vatan borcu bildi. Bilimde herkesin çözülemez dediği işi bıraktığı pes edip vazgeçtiği yerde o işe başladı ve başardı. Tarihin bu önemli dönemecinde de bizler için gerekli olan tavır da işte bu “Herkesin Türkiye’nin işi bitti, defteri dürüldü dediği zamanda bile vazgeçmeden yola devam etmek.”

Uzun gayretlerden sonra nihayet Büyük Uyanış oldu. Sinanoğlu Gençliği denebilecek önemli sayıda gençler yetişti. Şimdi bu gençler en başta matematik olmak üzere temel bilimlerle kafa çalıştırmayı öğrenirken akıl oyunlarıyla Türkiye’nin kötü gidişâtına dur diyor.

İleride bizleri nasıl bir gelecek bekliyor? Türkiye’nin savunması neden Türkçenin savunmasıyla başlar? Yabancı dille eğitim ihâneti nasıl devam ettiriliyor? Bilim dünyasında neler oluyor, ileride neler olacak ve Türk gençliği nasıl kendini bu gelişmelere yetiştirecek? İleride her konuda Türk dış-iç siyaseti nasıl olmalı? Dış ülkelerde yaşayan Türk vatandaşları ne durumda, ilerisi için kendileri ve çocuklarının güvenli varlığı için neler yapmalılar? sorularının cevapları bu kitapta İlerisi için Türkçe, İlerisi için Bilim, İlerisi için Siyaset ve İlerisi için Dış ülkelerde yaşayan Türkler bölümleri altında irdeleniyor.

OKTAY SİNANOĞLU

(www.bilimgonul.com)

............

 

 

SESLETİM-TÜRKİYE'NİN EN BÜYÜK SORUNU!..

...

SES TEMELLİ TÜRKÇE...

SES TEMELLİ İNGİLİZCE...

SES TEMELLİ ÇİNCE...

SES TEMELLİ RUSÇA...

SES TEMELLİ ARAPÇA...

SES TEMELLİ İSPANYOLCA...

...

SES TEMELLİ DİL EĞİTİMİ OLMALI, OLUCAK...

...............

SES TEMELLİ DİL,

BİLGİ TEMELLİ TOPLUMA BENZER... 

 

Kendim, öğrencilik hayatımda ses’le ilgili hemen hemen hiçbir şey görmedim; binlerce öğrenciye sordum, ses öğretimini görmediklerini söylüyorlar; binlerce öğretmene sordum, ses öğretimini yapmadıklarını söylediler; birçok denetmene ses öğretiminin neden yapılmadığını sordum, onlarda bu işi neden kurcaladığımı (sende yapma dercesine) sordular; birçok müdüre ses öğretiminin yapılması gerektiğini anlattım, onlarda anlamsız anlamsız yüzüme baktılar; velilere ses bilincinin dil eğitiminde olmazsa olmaz olduğunu anlattım, onlarda çekindikleri-korktukları için bir şey yapamayacaklarını söylediler; üniversitelere gidip yabancı dil hocalarıyla ses öğretimini konuştum, onlarda ses öğretiminin çok önemli olduğunu ancak tam anlamıyla sesleri öğrenmedikleri-bilemedikleri için ses öğretimini yapamadıklarını (sıkılarak) söylediler. Böyle öğrenim-öğretim olmaz...

 

 

 

 

MÜFREDAT PROGRAMINDA OLMASINA RAĞMEN 'SES ÖĞRETİMİNİN' OKULLARDA YAPILMAMASI VE DENETLENMEMESİ OLACAK İŞ DEĞİL!

 

ÖĞRETİM PROGRAMINDA OLMASINA RAĞMEN HALA OKULLARDA 'SES ÖĞRETİMİNİN' YAPILMASINA VE DENETLENMESİNE YÖNELİK ÖNLEM ALINMAMASI İZAH EDİLEMEZ...

 

 

 

 

 

ÖĞRENCİ, ÖĞRETMEN OLMUŞ;

VELİ, MÜDÜR OLMUŞ;

MÜDÜR, DENETMEN OLMUŞ;

DENETMEN, AKİL İNSAN OLMUŞ;

ÖĞRETMEN, ÖĞRENCİ OLMUŞ;

BÖYLE EĞİTİM OLMAZ...

 

..............

 

 

 

1-EĞİTİMİN TÜM AŞAMALARINDA BELİRLEYİCİ OLAN, DİL EĞİTİMİDİR.

 

2-DİL EĞİTİMİ KÖKLÜ VE SAĞLIKLI OLMAYAN İNSANLARIN, EĞİTİMİN DİĞER ALANLARINDA BAŞARILI OLMASI SÖZ KONUSU DEĞİLDİR.

 

3-ANLAMANIN, ANLAMAYI KOLAYLAŞTIRMANIN, YORUMLAMANIN, ELEŞTİRMENİN, ÖZGÜRLEŞMENİN GERÇEKLEŞEBİLMESİ İÇİN DİL EĞİTİMİNİN EKSİKSİZ OLMASI GEREKİR.

 

4-SAĞLAM BİR DİL POLİTİKASI ÜZERİNE OTURAMAYAN BİR PROGRAMIN SAĞLIKLI OLMASI DÜŞÜNÜLEMEZ BİLE.

 

5-BU BAKIMDAN ÖNCE DİL, YANİ TÜRKÇE EĞİTİMİ, SONRA DA EDEBİYAT EĞİTİMİ ÜZERİNDE DURULMALIDIR.

 

           (www.ituvakif.org.tr)

 

Sesletim sorunu olan kişi, sesleri, heceleri ya da kelimeleri yanlış üretir; dinleyenler ne söylendiğini anlayamaz. Bazı durumlarda ise dinleyenler kelimenin kendisini anlamakta o kadar çok zorlanır ki, anlam ikinci planda kalır ve söyleyiş biçimi birinci plana çıkar. Dinleyenler kişinin ne söylediğini çözümlemek için aşırı çaba gösterirler.

                                                                   (www.buketsari.com)

...........

 

 

ANA DİL EĞİTİMİ = ANA SES EĞİTİMİ

YABANCI DİL EĞİTİMİ = YABANCI SES EĞİTİMİ

..............

YABANCI SES EĞİTİMİNİ VEREMEYEN ÜLKELER,

ANA SES EĞİTİMİNİ ALMAYAN TOPLUMLARDIR.

.............

ANA SES EĞİTİMİNİ VEREMEYEN ÜLKELER,

BİLİMSEL ARAŞTIRMALARI DİKKATE ALMAYANLARDIR.

............

ANA SES EĞİTİMİ DOĞRU DÜZGÜN YAPILMADIĞI İÇİN

ÇOK İNSAN TÜRKÇE EĞİTİMİNDEN BİLE ÜRKMEKTEDİR.

...........

 

SES ÖĞRETİMİ İLE İLGİLİ 100.000 DEN FAZLA

ARAŞTIRMA, ONLARCA DENEY, ONLARCA ÖĞRETİM

PROGRAMI ÜLKEMİZDE DİKKATE ALINMAMAKTADIR!

ÜLKEMİZDE YABANCI DEĞİL YALANCI DİL EĞİTİMİ VARDIR.

...........

TEMEL=ÖZ=ESAS=ASIL=ANA UNSUR (SES

KİMSENİN UMRUNDA DEĞİL!

BÖYLE EĞİTİM=ÖĞRENİM, ÖĞRETİM OLMAZ.

...........

SONRA 'NEDEN EĞİTİM BÖYLE KÖTÜ' DİYE DE ŞİKAYET EDİYORUZ.

SES BİLİNCİNİ ÖĞRENCİ ALMIYOR!

SES BİLİNCİNİ ÖĞRETMEN VERMİYOR!

SES BİLİNCİNİN NE OLDUĞUNU DENETMEN BİLMİYOR!

..........

 

BAŞTA ANA OKULU, SINIF, TÜRKÇE, EDEBİYAT, YABANCI DİL

ÖĞRETMENLERİ VE EĞİTİM DENETMENLERİ OLMAK ÜZERE

TÜM ÖĞRETMENLERİMİZE ANA VE YABANCI SES EĞİTİMİ

İLE İLGİLİ

BÜYÜK GÖREVLER DÜŞMEKTEDİR.

...........

 

DİLLERİ ÖĞRETEMEYEN TOPLUMLAR,

HİÇBİR ŞEYİ ADAM GİBİ ÖĞRENEMEZLER!..

............. 

 

ANADİLİNİ ÖĞRETEMEYEN TOPLUMLAR,

HİÇBİR DİLİ ADAM GİBİ ÖĞRENEMEZLER!..

.............

 

YABANCI DİLLE EĞİTİM YAPAN TOPLUMLAR,

HİÇBİR ZAMAN ADAM (BAĞIMSIZ) OLAMAZLAR!..

...............

YABANCI DİLLE EĞİTİM; TÜRKİYENİN BELİNİ, BEYNİNİ...

UYUŞTURMUŞTUR! DEVLETİN DİKKATİNE...

..............

BU ÜLKEDE YABANCI DİL EĞİTİMİNE, ANADİL EĞİTİMİNDEN DAHA

FAZLA ÖNEM VERİLMEYE ÇALIŞILMAKTADIR...

GELİŞMİŞ ÜLKELERDE BÖYLE Bİ ŞEY VAR MI YOK MU

MUTLAKA ARAŞTIRILMALIDIR!..

...........

DEVLETİMİZ, YABANCI DİLLE EĞİTİM REZALETİNE NE ZAMAN

EL ATACAK? BU ZAMANA KADAR NEDEN EL ATILAMADI?

............

ANADİL VE YABANCI DİL EĞİTİMİ SORUNU, YABANCI DİLLE EĞİTİM

REZALETİ İLE RESMEN TAÇLANMIŞTIR!..

..........

TÜRKİYE'DE ANADİL VE YABANCI DİL EĞİTİMİ SORUNU

ÇÖZÜLMEDİKÇE,

YABANCI DİLLE EĞİTİM SORUNU HİÇBİR ZAMAN ÇÖZÜLEMEZ!

ÇÜNKÜ BUNA KİMSENİN GÜCÜ YETMEZ.

............

YABANCI DİLLE EĞİTİM GELİŞMEMİŞ ÜLKELERDE VARDIR,

YABANCI DİLLE EĞİTİM GELİŞMİŞ ÜLKELERDE YOKTUR!..

YABANCI DİLDE EĞİTİM ÜLKEMİZDE HEMEN SON BULMALI,

YERİNİ ''TÜRKÇE TEMELLİ EĞİTİM'' ALMALIDIR.

.............

 

TÜRKİYE'DE YABANCI DİLLE EĞİTİM YAPILMASININ AMACI

 

BİR YABANCI DİLİ İYİ ÖĞRETMEK Mİ?

 

ANCAK YİNE DE YABANCI DİL İYİ ÖĞRETİLEMEMEKTEDİR!..

 

PEKİ YABANCI DİLLE EĞİTİMİN GERÇEK AMACI NE?

 

.............

 

GELİŞMİŞ ÜLKELERDE, YABANCI DİLLE EĞİTİM YOKTUR!

 

ANCAK İSTEYEN HERKES BİRDEN FAZLA YABANCI DİLİ

 

İSTEDİĞİ ZAMAN, İSTEDİĞİ YERDE RAHATÇA ÖĞRENEBİLMEKTEDİR.

 

.............

 

YABANCI DİLLE EĞİTİM BU KADAR ŞAİBELİ İKEN,

 

HATTA YANLIŞLIĞI KESİNLEŞMİŞ İKEN,

 

 NEDEN TÜRKİYE'DE YABANCI DİLLE EĞİTİM YAPAN

 

ÜNİVERSİTELERE, LİSELERE...BİLİM İNSANLARI YETERİNCE

 

TEPKİ GÖSTERMİYOR!..

...........

 

 

SES

HECE

SÖZCÜK

CÜMLE

 

 

SES TEMELLİ ANADİL ve YABANCI DİL EĞİTİMİ

 
TEORİDE (kitaptaVAR, UYGULAMADA (dersteYOK!.. 

 .......

 

 

 

Se'dat Er'doğan

Sesyazar, Eğitmen

=

Phonetician, Writer, Educator

/su.ses.sayı/

 

 

 

ESERLER

 

1-''DOĞRU SESLERİ DÜŞÜNMEYİ VE KULLANMAYI ÖĞRENME'' (2007)

2-''SES TEMELLİ GERÇEK İNGİLİZCE'' (2011)

3-''EN-GLISH PHO-NET-ICS'' (2012)

4-''BRITISH ACCENT'' - RECEIVED PRONUNCIATION (2012)

5-''AMERICAN ACCENT'' - GLOBAL PRONUNCIATION (2012)

6-''STRESS AND INTONATION'' (2013)

7-''SCHWA'' (2013)

8-''STRESSED-TIMED OR SYLLABLE-TIMED'' (2013)

9-''STRESS'' (2013)

10-''VOWELS'' (2013)

11-''CONSONANTS'' (2013)

12-''CONNECTED SPEECH'' (2013)

13-''PRIMARY AND SECONDARY STRESS'' (2013)

14-''PHONICS (RECEIVED PRONUNCIATION)'' (2013)

15-''PHONICS (AMERICAN ACCENT)'' (2013)

16-''SES'LETİM'' (2014)

17-''TEMEL İNGİLİZCE'' (2014)

18-''SPEECH SOUNDS'' (2015)

19-''FONETİK'' (2015)

 

-''TURKISH-SELF TAUGHT WITH ENGLISH PHONETIC PRONUNCIATION''

-''FOSSILIZED PRONUNCIATION ERRORS''

 

 

SES

HECE

SÖZCÜK

CÜMLE

 

....

 

 SANATÇI NASIL OLMALI?

.... 

SANATÇI FARKLI, SINIRSIZ, NORMAL OLMAYAN, SIRADIŞI,

ELEŞTİREL DÜŞÜNEN, SORGULAYAN, GELECEĞİ GÖREBİLEN, DELİ,

YARATICI MI OLMALI?

SANATÇI ÖRNEK OLUNACAK KİŞİ MİDİR!..

....

''SANAT YARATMAKTIR. YARATMAK İSE ÖZGÜR BİR ORTAMDA

OLUR. GERÇEK SANATÇI, ESERİNİ ŞU VEYA BU YASANIN BASKISI

ALTINDA OLUŞTURAMAZ. ONUN KALEMİNDE VEYA FIRÇASINDA

KENDİNİ DUYURAN TEK BASKI, SANATIN KENDİ BASKISIDIR.

ÇÜNKÜ SANATÇI, DUYGULARINA VE DÜŞÜNCELERİNE BİÇİM

VERMEDİKÇE RAHATA KAVUŞAMAZ.

ONA ŞÖYLE YAPACAKSIN, ŞÖYLE YAZACAKSIN DENİLDİĞİ GÜN

NE SANATTAN NE DE SANATÇIDAN ESER KALIR.'' 

......

SİZCE TÜRKİYE SANAT YAPMAK İÇİN NE DERECE UYGUN BİR YER?

......

 

2012 PISA TESTİ

(ULUSLARARASI ÖĞRENCİ DEĞERLENDİRME PROGRAMI)

 

PISA 2012'YE 34'Ü OECD ÜLKESİ 65 ÜLKEDEN YAKLAŞIK 510 BİN

ÖĞRENCİ KATILDI. 

BU SINAV 15 YAŞINDAKİ ÖĞRENCİLERİN

OKUMA, MATEMATİK, VE FEN BİLİMLERİ ALANINDA

TEMEL BİLGİ VE BECERİLERİNİ ÖLÇMEKTEDİR.

 

2012 PISA ARAŞTIRMASINDA, TÜRKİYE OKUMADA 42,

MATEMATİKTE 44, FENDE İSE 43. SIRADA OLDU!.. 

 

EĞİTİM, DİL İLE YAPILDIĞI İÇİN DOĞAL OLARAK  

BU BAŞARISIZLIĞIN TEMEL NEDENİ HORMONLU DİL EĞİTİMİDİR!..

ÇÜNKÜ DİL EĞİTİMİ, İSTER ANADİL İSTER YABANCI DİL OLSUN,

SES BİLİNCİ KAZANDIRILMADIĞI İÇİN TÜRKİYE'DE DOĞAL OLMAYAN

BİR ORTAMDA YAPILMAKTADIR!..

 

TÜRKİYE'DE DİL EĞİTİMİ SAĞLIKLI OLMADIĞINDAN OKUMA,

ANLAMA, YORUMLAMA, SORGULAMA, İLİŞKİ KURMA... GİBİ

TEMEL BECERİLER ÇOK ZAYIF!..

 

BÖYLECE HORMONLU ANADİL-YABANCI DİL EĞİTİMİNDEN DOLAYI

ORGANİK OLMAYAN MATEMATİK, FEN... EĞİTİMİ

ORTAYA ÇIKMIŞTIR!.. 

 

......

 

 

2018 TÜRKİYE /'ses'letim/

 

 

SESLETİM.COM ve SHWA.BİZ TÜRKİYE ve DÜNYA'DA GENİŞ KİTLELERE HİTAP EDECEK!..

 

/su.ses.sayı/ 

 

EN AZ 50 YILDIR DİL (SES) EĞİTİMİ 'BELA'SI 

BU MİLLETİN KANINI EMMEKTEDİR!..

....

 

BU ÜLKEDE 'SENDİKALAR NE İŞ YAPAR' GERÇEKTEN ÇÖZEMEDİM...

SANIRIM DİL (SES) EĞİTİMİ HARİÇ HERŞEYLE İLGİLENİYORLAR!..

 

ANCAK ŞUNU KESİN BİLMELERİ GEREKİYOR,

DİL (SES) EĞİTİMİ DÜZELMEDEN HİÇBİR ŞEY DÜZELMEZ...

 .......

 

YANLIŞ 

EĞİTİM VE ÖĞRETİM 

ENGELLİ VE ÖZÜRLÜ

 

HİÇBİR GELİŞMİŞ DEMOKRASİDE BÖYLE BİR TANIMLAMA YOKTUR! 

 

DOĞRU

EĞİTİM = ÖĞRENİM VE ÖĞRETİM 

ENGELLİ = BEDENSEL VE ZİHİNSEL ENGELLİ

 

'ENGELLİ' KELİMESİ 2013 YILINDA ÇIKARILAN KANUNLA

(ÖZÜRLÜ KELİMESİ ATILARAK)

DOĞRU ŞEKİLDE KULLANILMAYA BAŞLANDI!

 

ANCAK EĞİTİM-ÖĞRETİM KULLANIMI HALA DEĞİŞMEDİ!

EĞİTİM-ÖĞRETİM DİYE BİR TANIMLAMA HİÇBİR GELİŞMİŞ

DEMOKRASİDE YOKTUR! 

 

GELİŞMİŞ ÜLKELERDE

YA EĞİTİM VARDIR YA DA ÖĞRENİM-ÖĞRETİM VARDIR! 

 

.......

 

TÜRKİYE'NİN ÖĞRETMEN-ÖĞRENCİ SORUNSALI

 

ÖĞRETMEN, HİÇBİR ZAMAN ÖĞRETEMEZ!

ANCAK ÖĞRETMEN, EĞİTİM (ÖĞRENİM-ÖĞRETİM) ORTAMININ

SAĞLIKLI OLABİLMESİ İÇİN REHBERLİK EDER...

HAYAT BOYU ÖĞRENME PROJESİ DE BURADAN ÇIKMIŞTIR

 

TÜRKİYE'DE KULLANILAN EN SAÇMA CÜMLE:

ŞU ÖĞRETMEN ÖĞRETİYOR, ŞU ÖĞRETMEN ÖĞRETEMİYOR!

ÜLKE OLARAK OLMAYAN BİR ŞEYİ VAR KABUL EDİYORUZ!..

GELİŞMİŞ DEMOKRASİLERDE BÖYLE BİR ŞEY OLABİLİR Mİ

 

ÖĞRETMEN, ÖĞRETEN DEĞİLDİR;

ÖĞRENCİNİN, ÖĞRENMESİNE REHBERLİK EDENDİR!..

 

ÖĞRETMEN, ÖĞRENCİNİN BİLGİYE NASIL ERİŞECEĞİNE;

BİLGİYİ NASIL KULLANACAĞINA REHBERLİK EDER... 

 

ÖĞRENCİ, EN FAZLA ARKADAŞ, AİLE, ÇEVREDEN ÖĞRENİR;

EN AZ ÖĞRETMENDEN... ÖĞRENİR!

 

YAPILAN BİLİMSEL ARAŞTIRMALARA GÖRE, YAKLAŞIK OLARAK

ARKADAŞ %40, AİLE %30, ÖĞRETMEN % 20 EĞİTİM İÇİNDE ETKİLİ!

 

GELİŞMİŞ ÜLKELERDE ARTIK EN GEÇERLİ İLKE:

''ALWAYS LEARNING'' 

....... 

 

BİLİMİN (SES, DİL-EDEBİYAT) YANINDA OLAN ÜLKELER

GELİŞMİŞ ÜLKELER;

 

BİLİMİN (SES, DİL-EDEBİYATKARŞISINDA OLAN ÜLKELER

GELİŞMEMİŞ ÜLKELER;

 

BİLİME (SES, DİL-EDEBİYAT) HEM İNANAN HEM

İNANMAYAN ÜLKELER AZ GELİŞMEMİŞ ÜLKELERDİR!..

  

.......

 

 HECE ZAMANLI DİLLERDE (TÜRKÇE, FRANSIZCA, İSPANYOLCA...)

TÜM HECE veya KELİMELER NET DUYULUR;

 

VURGU ZAMANLI DİLLERDE (İNGİLİZCE, ALMANCA, RUSÇA...)

VURGULU HECE veya KELİMELER NET DUYULUR!.. 

 

ANCAK TÜRKİYE'DE 'SES' ÖĞRENİMİ OLMADIĞI İÇİN

TÜM DİLLER ''HECE ZAMANLI'' OLARAK ALGILANIYOR!.. 

 

.......

 

SES BİLİNCİ ANADİLDE BİLE EKSİK ve YANLIŞ VERİLİRKEN,

YABANCI DİL EĞİTİMİNDE SES BİLİNCİDOĞRU VERMEK DÜNYANIN EN ZOR İŞİ OLSA GEREK!.. 

 

ANADİLDE SES ÖĞRENİMİ YANLIŞ YAPILDIĞINDAN,

YABANCI DİL EĞİTİMİNDE SES ÖĞRENİMİ YAPILIRKEN

ÖĞRENCİLER EN AZ İKİ KAT (KAT BE KAT) ZORLANIR!.. 

 

....... 

 

 

 

Se'dat Er'doğan

Sesyazar, Eğitmen

=

Phonetician, Writer, Educator

/su.ses.sayı/

 

 

 

ESERLER

 

1-''DOĞRU SESLERİ DÜŞÜNMEYİ VE KULLANMAYI ÖĞRENME'' (2007)

2-''SES TEMELLİ GERÇEK İNGİLİZCE'' (2011)

3-''EN-GLISH PHO-NET-ICS'' (2012)

4-''BRITISH ACCENT'' - RECEIVED PRONUNCIATION (2012)

5-''AMERICAN ACCENT'' - GLOBAL PRONUNCIATION (2012)

6-''STRESS AND INTONATION'' (2013)

7-''SCHWA'' (2013)

8-''STRESSED-TIMED OR SYLLABLE-TIMED'' (2013)

9-''STRESS'' (2013)

10-''VOWELS'' (2013)

11-''CONSONANTS'' (2013)

12-''CONNECTED SPEECH'' (2013)

13-''PRIMARY AND SECONDARY STRESS'' (2013)

14-''PHONICS (RECEIVED PRONUNCIATION)'' (2013)

15-''PHONICS (AMERICAN ACCENT)'' (2013)

16-''SES'LETİM'' (2014)

17-''TEMEL İNGİLİZCE'' (2014)

18-''SPEECH SOUNDS'' (2015)

19-''FONETİK'' (2015)

 

-''TURKISH-SELF TAUGHT WITH ENGLISH PHONETIC PRONUNCIATION''

-''FOSSILIZED PRONUNCIATION ERRORS''

 

 

2020 TÜRKİYE

/'ses'letim/

 

 

YABANCI'SES' ÖĞRENİMİ, ANA'SES' ÖĞRENİMİ KADAR KOLAY OLACAK!..

 

 

.......

 

KURTULUŞ SAVAŞI


Dilimize olan son saldırının altında yabancı dille eğitim temel silah olarak yatar. Yapılacak çok şey var. Hemen yapılabilecekler:

1) Kamuoyu yabancı dil yalnız böyle öğrenilir diye aldatılmıştır. Konunun vahametini kavrayanlar çevrelerindeki herkese, velilere, eğitimcilere, halka gerçeği anlatsınlar. Hazırlık sınıfı diye bir uygulamanın başka ülkelerde olmadığını, bunun büyük bir israf olduğunu duyursunlar.


2)Hangi yabancı dillerin hangi mesleklerde faydalı olduğu, ne tarz öğrenilmesi gerektiği tespit edilsin. Meselâ, gezi ("Turizm") rehberliği, konukevi yöneticiliği yapan kişilerin İngilizce Fizik, Matematik terimleri bilmesi gerekmediği gibi, bilimcinin de sokak İngilizcesi'ni bülbül gibi bilmesi değil, kendi mesleğini takip edecek kadar, yabancı bilim dilini bilmesi yeterlidir. Asıl bilmesi gereken matematiktir.


3) İnsanlar, yeni seçilen bakanlar, vb. yalnız yabancı dil bilmeleriyle methedilmemeli, matematik, bilgisayar yazımın dilleri, iktisat, felsefe, Türk lehçeleri, mühendislik vb. bilgi yetenekleri için övünmelidir.

4) Hukukçularımız yabancı dil ile eğitimi anayasaya aykırı olduğu açısından(eğitim resmi dilden olur) gereken mercileri uyarmalı, hatta toplu davalar açmalıdırlar.

5) Orta ve yüksek öğretimin tümünde yabancı dille eğitim devlet tarafından yasaklanmalıdır. Hatta yabacı misyoner okullarında bile (Robert Kolej, Sen Joseph vb.) eğitim dili tümüyle Türkçe olmalı, yabancılar bu okullarında ayrı yabancı dil dersinde takviyeli, yeni ve hızlı yabancı dil öğrenme yöntemleri ile faydalı olmalıdırlar. Eğer bu değişikliğe yanaşmazlarsa gerçek gayeleri daha da açığa çıkacaktır. Özel veya devletin tüm okullarında abancı diller ayrıca yeni verimli yöntemlerle öğretilmeli yaz kursları açılmalı, kamuoyu düzeltilmeli, hazırlık sınıfı uygulaması kesinlikle kaldırılmalıdır.. Eğer devletin fazladan bir-iki yıl daha çok okunacak deniyorsa, hazırlık yılında her öğrenci, seçeceği meslek ne olursa olsun, matematik, bilgisayar kullanım ve yazılımını öğrenmelidir. İşte o zaman her ülkenin gerisinde değil önünde oluruz. Çünkü öğretilen İngilizce sadece züppelik, "rock and roll"culuk dilidir. Gerçek bilim dili matematiktir.

6) Partisinin sağ veya sol edebiyatı ne olursa olsun iktidardakiler ve hükümetleri gerçekten Türkiye, Türk dünyası ve Türk halkının beka ve çıkarını en ön plana almalıdır. Bu anlamda millî olmalıdır. Peki öyle oldukları nereden belli olacak? Anlamanın kolayı var. Türkiye ve Türk dünyasının baş sorunu eğitim ve eğitim dili sorunudur. Bu konuya eğilmeye, kesin önlemler almaya yanaşmayan bir iktidar millî olamaz; lâfları ve giysileri ne olursa olsun.

7) Konuşurken İngilizce lâflar katmak övünülecek bir şey değil, ayıplanacak olmalıdır. Böylelerine bu kibarca hissettirilmelidir.

8) Belediyeler, sorumlu kuruluşlar, işyeri ya da dükkânları güzel Türkçe isimler koymaya teşvik etmeli, yarışmalar açmalı, törenlerle ödüller dağıtmalıdırlar. Buna rağman aşağılık duygusu hastalığından veya Türk diline gizli düşmanlıktan kurtulamayanların ruhsatları verilmemeli veya yenilenmemeli, yabancı dilden adlarla manen her gün yara bere içinde bırakılmamız önlenmelidir.


9) Keza millî iktidarın yetkili mercileri basın-yayında dergi, gazete, TV, radyo isimlerinin Türkçe olmasını Madde 8'deki önlemlerle sağlanmalıdır.

10) Dergilere abone olanlar, yayımcılara toplu, çok imzalı mektuplar yazmalı, isim Türkçeleşmediği takdirde abone olmayacaklarını bildirmelidirler. Keza, ilan verenler de TV olsun, gazete olsun önce ricada bulunmalı, olmazsa ilan yoluyla olan parasal kaynağı keseceklerini belirtmelidirler.

11) Anglolaştırma yolunda dış kaynakların 1970'lerde başlattığı masum görünüşlü, sessiz fakat son derece etkili bir yöntem de "T-shirt" dedikleri mintan seferberliğidir. Gençlerin üzerindeki üstleri İngilizce yazılı çoğu da açık-saçık anlamlı (hatta Amerikan bayraklı!) bu gömlekler önemli birer beyin yıkama aracıdırlar. Şimdi bu silahı tersine çevirmeliyiz. Esnaf, küçük imalatçı kuruluşlar bu konuda toplantılar yapmalı, önce bu yazı ve resimlerin kimlerce sokuşturulduğu saptanmalıdır. İngilizce bile bilmeyen bazı imalatçı ve esnafa bu yazıları kim veriyor? Dış ülkelerde aynılarına rastlamıyorum. Şimdi yetenekli çizimcilerimize esnaf güzel Türkçe yazılı resimler çizdirsinler, bunlar da başarıyla millî kültüre, Türk okulları ve evrenkentlerine(üniversite) özendirecek sunuşlar olsun. Para kazanılırken millî bilince, dile zararı değil, faydası dokunsun.

12) Türk dünyasının bekasını isteyen, Türk dilini seven herkes, diğer siyasi ülküsel görüşleri ne olursa olsun, dilimizin, eğitimimizin kurtarılmasını en önemli, birinci millî dava olarak görmeli, önce bu davayı hep birlikte halletmek için birleşmelidirler. Bu arada, şimdiki Türk Dil Kurumu'nun "Osmanlıca"yı unutulmaktan kurtarmış olan değerli dil ve edebiyat şahsiyetleri, yıllarca uzak Türk lehçelerinin sözcüklerini hazırlamış, Türk bilim ve teknik diline gerçek Türkçe'den güzel terimler türetmiş bu sefer de "sağcı" veya "solcu"ya kızıp "Anglomanlıca"yı körüklememiş eski TDK uzmanlarıyla barışmalı, hep birlikte gerçek Türkçe bilim dilinin geliştirilmesi ve de Türk dünyasının ortak yazı dilinin, ortak Türkçe bilim dilinin bir an önce sağlanması için çalışmalıdırlar. Yoksa Türk dili, lehçeleriyle beraber, Anglo-Sakson, Rus ve İran'ın "böl ve fethet" siyasetine kurban gidebilir. Osmanlıca-ÖzTürkçe diye anlamsız kavgalar, aslında gene anlamsız "sağ-sol" dış kaynaklı kavgaları ile dilseverlerimiz bölünürken, İngiliz atını alan sessizce Üsküdar'ı geçiyordu. Ama şimdi, halkımız dahi bu, gece yarısı ilerleyen düşman atlısını ay ışığında gördü, fark etti. Onun için, on bin yıldır nice badireler atlatmış olan Türk dili ailesi gene muhakkak kurtarılacaktır. Bu en büyük ve en şerefli kurtuluş savaşı Türk dünyasını her köşesinden başlamıştır. Türk dili yalnız kurtulmayacak, o nadir matematiksel yapısıyla dünyanın da bilim dili olacaktır. 

(PROF.DR. OKTAY SİNANOĞLU)


OKTAY SİNANOĞLU


Sayın Profesör Doktor Oktay Sinanoğlu; dünyanın en genç yaşta profesör olmuş kişisi ve Nobel adayı. 1953 yılında Ankara’da TED’in Yenişehir Lisesini birincilikle bitirdi. O zaman lisenin eğitim dili tamamen Türkçe’ydi, takviyeli yabancı dil dersleri vardı, sonradan kolej oldu. TED tarafından Amerika’ya burslu Kimya Mühendisliği için gönderildi. 1956 yılında Amerika Birleşik Devletleri Kaliforniya Üniversitesi, Berkeley’de Kimya Mühendisliğini birincilikle bitirdi. 1957’de Amerika Birleşik Devletlerinde MIT’den birincilikle Yüksek Kimya Mühendisi oldu. Alfred Sloan ödülünü aldı. 1959’da Kaliforniya Üniversitesi, Berkeley’de; Kuramsal Kimya Doktorasını yaptı, doktorasını yaparken iki ödül kazandı. 1959-1960 yıllarında Amerika Birleşik Devletleri Atom Enerjisi Merkezinde araştırmalar yaptı. 1961’de hem Harward, hem de Yale’de kendisinin yeni Nicem (“Kuvantum”)Kimyası ve fiziği üzerine teorileri hakkında üst düzey derslerde yeni buluşlarını anlattı. 1962 yılında Batının 300 yılda en genç profesörü oldu (26 yaşında Yale Üniversitesinde); 1962 yılında Ortadoğu Teknik Üniversitesi mütevelli heyeti yalnız Oktay Sinanoğlu’na mahsus olmak üzere kendisine Danışman Profesör unvanını verdi. Türkiye’de de kuramsal kimya bölümünü kurdu. Ortadoğu Teknik Üniversitesinde eğitimin Türkçe olması için uğraş verdi. Ama, tabii olmadı. 1964’de Moleküler Biyoloji konusunda ikinci kürsüsüne Yale Üniversitesine atandı. 1973’te Almanya’nın en yüksek Aleksander von Humboldt Bilim Ödülünü ilk kazanan kişi oldu. 1975’te Japonya’nın Uluslararası Seçkin Bilimci Ödülünü kazandı; yine 1975 yılında özel kanunla Oktay Sinanoğlu’na ilk ve tek, Türkiye Cumhuriyeti Profesörü unvanı verildi. 1976’da Japonya’ya Türkiye Cumhuriyeti Özel Elçisi olarak gönderildi. Kendisi Türk-Japon kültür, bilim ve eğitim ilişkilerinin temellerini atmıştır. Amerika Bilim ve Sanat Akademisinin ilk ve tek Türk üyesidir. Hindistan’ın Devlet Misafiri olarak, Hintli Bakanlarla ve Cumhurbaşkanıyla görüşmüştür. Meksika’da aynı seviyede Üçüncü Dünya Bağımsızlığı için çalışmıştır. 1962’den günümüze dek ilk TÜBİTAK Bilim Ödülünü, ilk Sedat Simavi ödülünü, 1992’de Bilgi Çağı, 1995’te İLESAM Üstün Hizmet Ödülünü, ayrıca Yılın Fikir Adamı, Yılın Bilim Adamı ödüllerini aldı. Yıldız Teknik, Yesevi Kazakistan ve benzeri bir çok kuruluşta profesör, mütevelli heyeti üyesi, Atatürk Kültür Kurumu asli üyesidir. 250 kadar uluslararası bilimsel yayını, bilim kuramları, çeşitli dillere çevrilmiş kitapları vardır. Türkiye’de de Türkçe pek çok yayın yapmıştır. Değişik ülkelerde iki kez Nobel’e aday gösterilmiştir.

 

“GİTMESEYDİM, AMERİKA’nın KÖLESİ OLURDUM”

 

Oktay Sinanoğlu ABD Yale Üniversite’nde 26 yaşında profesör olmuş, kimya alanında gerçekleştirdiği kuramları ile dünyayı ayağa kaldırdığı bu yıllarda Time, Der Speigel başta olmak tüm dünya basınının kapağında yer almıştı. Dünya çapında ülkemizin adını duyururken iki kez Nobel’e aday gösterilmişti. Uzun zaman basının ilgisinden uzak duran Prof. Sinanoğlu artık millete kimsenin söyleyemediği bir çokşeyi söylemenin görevi olduğuna inanıyor.

 

Prof. Oktay Sinanoğlu dünyanın dört yanındaki birçok üniversitenin öğretim üyesi, Kırk yıla yakın çapında bilim adamları yetişirmiş, sayılmayacak kadar ödülle ve kendi adını taşıyan kuramlara sahip. Onunla Yıldız Üniversitesi’ndeki mütevazi odasında konuşuyoruz. Bu görkem ve gözlerden fışkıran bu zekaya son derece mütevazi. IQ’sunun Einstein’dan bile yüksek oluşundan söz edilmesine bile izin vermiyor. Oysa Batı dünyasının 300 yıldır en genç profesörü olma rekorunu kırmış. Boğaziçi Üniversitesi ve Orta Doğu Teknik Üniversitelerinin kurulmalarında önemli rol oynamış.

 

Asla kendi konusuyla sınırlı kalmamış. O, kendisini dünyadaki her soruna karşı sorumlu hisseden, dünya ile gerçekten barışık nadir insanlardan. Bir yandan bilim dünyasının alt üst ederken, diğer yandan yıllardır. Yatıyla okyanusları dolaşıyor, tarih dahil bir çok konuya meraklı. Uçak kullanıyor, beş yıl kadar önce pilotluk brövesi almış. Bunca yıl yurdundan uzak kalmış olmasına karşın çok temiz bir Türkçe ile konuşuyor. Bu arada anlatmaktan hoşlanmasa da saz çaldığından, ne kadar güzel dans ettiğinden biraz çapkın olduğundan da söz edildiğini duyduk. Beyninin hiç körelmemesinde tüm bunların da bir anlamı olsa gerek

 

“Anadolu’yu dahi dolaşıp bir takım konuşmalar yapmaya çalışıyorum. Kamuoyunu devamlı ıvır zıvırlarla meşgul ediyorlar ve alttan götürüyorlar. Türkiye’de bizim gibilerden başka da kimse çıkıp bir şey söylemiyor. Ya bilmiyorlar, ya korkuyorlar ya da satılmışlar. Dolayısıyla bize çok iş düşüyor. Başkaları bunlarla uğraşsa da biz de matematikle uğraşsak çok iyi olacak ama ne yapalım. Bu da boynumuzun borcu”

 

Aslında Amerika’ya hiç de isteyerek gitmemiş, Şimdiki Ankara Koleji o zamanın Yenişehir Lisesi’nde önem verilen misyoner okullarından nefret edilen zaman “Daha ilkokuldan bize denirdi ki; Harput’ta Merzifon’da bile bir sürü Amerikan koleji vardı. Lozan’dan önce Osmanlı’yı bunlar yıktı. Silah depoluğu yaptı, Azınlıkları kışkırttı, Bulgar isyanını Robert Kolej’den yetişen biri çıkardı. “Türk kimliği Türk kültürü içinde çağdaşlaşmak ve hatta dünyanın önüne geçmek amaç

 

“Derken biz son sınıfa geldik. Derneğin parası bitti, okulu kapatacağız. Başınızın çaresine bakın dediler. Bir senemiz kalmış. Eylül’de geldik ki okul duruyor mu diye okul duruyor. Üstelik her yer boyanmış gıcır gıcır on beş tane İngiltere’den ve Amerika’dan öğretmen gelmiş. Hoppala ……….. Benden başka o zaman ‘ya kardeşim bu okul iflas ediyordu, bunların parası nerden çıktı? Diye soran yok. Gelen hocaların en başı da Mr. Browning, bize ingilizce dersine geliyor. Mr. Browning sınıfa Oxford Üniversitesi’nin kara cüppesi ile geliyor Bunlar aslında 12. Asırda karatay Medresesi’nden binaları cüppeleri ve doktora sistemi filan aynen kopye edilerek alınmıştır. Baktım ders aralarında gelir gelmez Türk gazetelerini okuyor, gayet iyi Türkçe biliyor. Bir tatil oluyor, Erzurum taraflarına gidiyor. O zamanlar oralar yasak bölge kimse gidemiyor. Aslında adama insan olarak da hayranım öğrendim ki Oxford Üniversitesinde klasikler kürsüsünde Don ünvanı var. Çok büyük bir adam Ankara’da kı kırtipyoz bir okulda ingilizce ders vermesinin ne anlamı var? Hatta benim huylandığımı anladı ‘Ben casusum zaten filan diye dalga geçti. Yirmi yıl sonra İngiltere kraliçesinden en büyük madalyayı aldığında da benden başka kimse ‘Mr. Browning denen bu adama ingiltere kraliçesi bu kadar büyük bir madalyayı niye verir? Diye sormadı.”

 

Baş döndürücü bir kariyer. Cumhuriyet tarihinin yakın tanığı 1948 yılında Missouri gemisinin gelişini Türkiye’nin başına gelen en büyük felaketlerin başlangıcı olarak görüyor. Kızılay’da otururlarken Amerikalı bir çavuşun kapısının önüne park ettiği motorunu hayranlıkla ellediği için camdan tüfekle ateş ederek öldürdüğü çocuk ve yeni yapılan TBMM’nin bahçesine inşa edilen binanın Amerikan karargahı oluşu unutamadığı anılarından “Ben bunları görerek büyüdüm ve beni Amerika’ya göndermek istiyorlar. Önce asla kabul etmedim, ihanet olarak gördüm. Sonra birileri akıl verdi. Oğlum senin bir yarım anan var ona bir şey olsa nasıl okuyacaksın. Aç kalırsınız. Sen git sonra bildiğini oku dedi. Başkanın odasında; ki bu hayatımın dönüm noktasıdır; arkasında da Türk bayrağı ve Atatürk resmi. Baktım ve içinden yemin ettim; gideceğim orada bu adamları bu düşmanı içinden tanıyacağım ve kısmet olursa orada söz sahibi olacağım ve burada onlarla mücadele edeceğim. Anlamıştım ki burada kalırsam zaten Amerika’nın kölesi olacağım. Ve gittik, çok şükür ki bunları yapmakta söz konusu oldu. Sonuç alıyor muyuz bilmiyorum ama kavgamızı yapıyoruz.”

 

Ancak derdini anlatabildiği bir ingilizce ile 17 yaşında kendini Amerika’da bulmuş. Okuldakilere şok üzerine şok yaşatarak sene ortasında bitirme sınavlarını alarak iki gün içinde üç sınıf atmamış. “Bilim dili ingilizce filan değildir. O İngiliz safsatasıdır, bilim dili matematiktir. Berkeley’e geçtim. Arkasından Amerika’nın öbür ucundan bir burs geldi master için. Sekiz ayda da onlar bitti. Ben zaten bir yandan araştırmalarıma kendim başlamışım, ne yapacağımı bilmiyorum. Bu arada kayağa dağlara tırmanmaya gidiyorum. Hoca beni ortalıkta göremiyormuş; Valla, birkaç çalışma yaptım gelip anlatayım dedim. Anlattım, önce inanmadı. Tahtada bir iki saat ispat ettik ‘ Aman, bunları hemen yayınlamalıyız.’ Dedi bu kadarı fazla bile sana doktora için dediler.”

 

O arada “Atom moleküllerinin çok elektronlu teorisi” diye konuyu ortaya atmış. Meğerse buna da bütün bu işin babaları 50 senedir bu iş çözülemez derlemiş. Dünyada bir kıyamet kopuyor. O artık kendi deyimiyle “Rock starları” gibi, devamlı uçaklarda, dünyanın bütün üniversitelerinin kürsülerindedir. Sonunda Yale’de karar verir, hiç olmazsa deniz kıyısıdır. Yale olur da Harward rahat verir mi? Bir yıl kadar her ikisinde birden çalışır. Derken profesör olur. 26 yaşında iş arkadaşlarının hepsi 50’nın üstünde Fakülte toplantılarında en genç o …Bütün dünyanın dergilerinde o. Bunları övünerek anlattığını sanmayın. Onun duygusal tepkisi farklıdır. “Ben bunları geçen sene yaptım bunlara ne oluyor, ne kıyameti koparıyorlar, artık başka işlere başlamışım. Ben hiçbir zaman da şu olayım, bu olayım, para veya mevki kazanayım diye, okulda da hiçbir zaman not alayım diye çalışmış değilim. Bu arada Türkiye’de beni örnek gösterip özel kanun çıkarmışlar ki bu gibi adamlar olursa askerliği 33 yaşına kadar erteleyelim diye,”

 

Ankara’daki okula atılan çengel. Aklında hep Türkiye’deki eğitim ve neler olduğu vardır. O zamanlardan bu işlerin nereye gideceğinin farkındadır. Kendi okulunun başına gelen örneklerin çoğalıp çoğalmadığını şiddetle merak etmektedir. Bir de bakar ki yüzlerce Anadolu Lisesi kurulmuştur üstelik bunlara bir de üniversiteler eklenmektedir. “Kendi çocukları için tanıyacağı imkanların bir kısmını bir ülke yabancı öğrenciye niye verir.? Kendi kültürünü tanıtmak kendi dilini öğretmek kendine taraftar olacak insanları o ülkelerde yetiştirmek için verir. Bir konuşma yap dediler. Çok sevindik; dünyanın bin bir ülkesinde konuşmuşuz sonunda kendi ülkemizde konuşacağız. Şiveme filan bir şey olmuştur diye çalıştım. Hazırlandım. Salon dolmuş en önde zevat oturuyor. Biz başladık Türkçe konuşmamızı yapmaya Önden Dekan Bey kalktı yüzü mosmor yanıma geldi. Utanmış vaziyette Oktay Bey İngilizce anlatın dedi. Şoke oldum. Ben memleketime geliyorum diyorlar ki Türkçe olmaz sınıfta yabancı öğrenciler varmış. Ben de dedim ki Türkçe bilmeyen varsa kusura bakmasın, ben Türkçe anlatmaya hasretim. Onlar çıksınlar ben onlara sonra ingilizce anlatırım iki pakistanlı el kaldırdı: Zaten biz Türkçe öğrenmek istiyoruz dediler…”

 

Bunu diyen bu dekan, geçen sene istanbul’da Uluslararası Kimya Kurultayı’nı yaptıklarında dünyadan adı sanı duyulmaz bir sürü adamı çağırırken Profesör Sinanoğlu Türkiye’de olduğu halde bir tek onu davet etmek. Gelenler sorarlar. “Oktay nerede bu toplantıda?”. Böylesi dünya çapındaki bir bilim adamına küçük hesaplar sonucu yapılan bir tavır… Her şeye rağmen bir takım odaklar onu hiçbir zaman içlerine çekememişler. Bunun çocukluktan itibaren Türkiye’de dönen dolapların kısmen içine düşmüş olmaya bağlıyor ve bir örnek veriyor.

 

“Ben elli sene öncesinden bu işin eleştirisini yapıyordum ve bu hale geleceğini de biliyordum. Bakın size bir misal vereyim; 1973’de Amerika’da en büyük bilimsel yayınevlerinden birinin danışmanıydım. Adam bana dedi ki Bize Washington’dan çok gizli bir rapor geldi, sen Türkiye’ye çok bağlısın biliyorum. O yüzden aslında yasak ama ben sana bunu vereyim. Rapor şu;

 

1973’de devlet ya da CIA neyse bir araştırma şirketine yüzbinlerce dolar vererek gizli bir araştırma yaptırıyor. Yakın bir gelecekte örneğin yirmi otuz sene sonra Türkiye’nin dili toptan İngilizce olduğu zaman anaokulundan başlayarak üniversitelerin sonuna kadar Türkiye’de Amerikan-İngiliz kitap şirketleri için ne kadar bir Pazar oluşur. Üstünde mühür var. Şahsa mahsustur. Çok gizli getirdim bunu burada akıllı sandığım birilerine verdim. Kayboldu rapor. Bugün yirmi sene ya geçti ya geçmedi bir de duruyoruz ki her türlü okulda artık dışarıdan direkt ithal bu kitaplar ders kitabı olarak satılıyor ve okunuyor. Yani bu iş bitmiştir. Nerdeyse sömürgelerde bile bu durum yoktur.

 

Bizdeki devletin milli eğitim sistemindeki mantığının herkes 250 kelimelik bir Tarzanca-İngilizce konuşsun kendi dilini unutsun başka hiçbir şey öğrenmesin şekline dönüştüğünü söylüyor. İngilizler bur oyunu Hindistan’da yaptıkları zaman herkes İngilizce öğrensin ki ilelebet köle olsunlar politikasındaydı. Bizim devletin de yaptığı budur. Eğitimle sömürgeleştirmektir. Bu bir ülkede eğitim dilini ana okullarına indirdiğin zaman bir nesil içinde o ülkede o dil bitiyor. En basit lafları söylüyorum üniversite öğrencisine anlamıyor.
...

OKTAY SİNANOĞLU, EĞİTİM DİLİNİN RESMİ DİL OLMASI GEREKTİĞİNİ VE YABANCI DİLİN TAKVİYELİ OLARAK ÖĞRETİLMESİNİN GEREKTİĞİNİ SAVUNMAKTADIR. MATEMATİKSEL YAPISINDAN DOLAYI TÜRKÇE'NİN EN İYİ BİLİM DİLİ OLDUĞUNU SÖYLEMEKTEDİR.

.....

TÜRKİYE; KENDİ ANADİLİNİ BİLE NE ZAMAN, NASIL, NEDEN VE NEREDE ÖĞRETECEĞİNİ-ÖĞRENECEĞİNİ BİLMİYOR...

.......

 

TAM TABURCU OLACAK İKEN YOĞUN BAKIMA KALDIRILIYOR! (SÖZDE HORTUM TAKILI UNUTULMUŞ)

TÜRKİYEDE ÖLMEK İSTİYOR, FAKAT BİR TÜRLÜ İZİN VERİLMİYOR!

CENAZE NAKİL İŞLEMLERİ BİR HAFTA SÜRÜYOR!

TOĞRAĞA VERİLECEĞİ GÜN CUMHURİYET TARİHİNİN EN TUHAF OLAYI GERÇEKLEŞİYOR!

OKTAY SİNANOĞLU İÇİN BU KADAR TESADÜF ÇOK DEĞİL Mİ? 

.....

''BİLİM DÜNYASI ÖNE SÜRÜLEN HER TÜRLÜ YENİ FİKİR VE TARTIŞMAYI SANSÜRLEMEKTEDİR. NASIL MI? İNTERNETTE VE MEDYADA KURDUKLARI GÖRÜNMEZ BİR AĞ İLE. İŞLERİNE GELENİ YAYINLAYIP İŞLERİNE GELMEYENİ SINIRLAYAN BİR SİSTEM KURMUŞLAR KENDİLERİNE.''

(ALİCE DREGER)

 

''DENETLEMEMİZ VE YAYINLAMAMIZ İÇİN ELİMİZE GELEN ŞAŞIRTICI VE ÇOK İLGİNÇ BULUŞLARI AKADEMİSYENLERİN SALDIRISINA UĞRAMAMAK İÇİN MAALESEF ÇOĞU ZAMAN YAYINLAMAKTA ÇEKİMSER DAVRANMIŞIZDIR.''

(DONALD KENNEDY)



.......

OKTAY SİNANOĞLU İLE SÖYLEŞİ (11 ocak 2012)

 

'Emperyalizmin hiç eskimeyen sömürü aracı dildir'

 

''Dünyada yeni kurulmaya başlayan moleküler biyoloji dalının ilk profesörlerinden biri olan, Türk kuramsal kimyacı ve moleküler biyolog Oktay Sinanoğlu, “küçük Amerika” haline getirilen Türkiye'nin içinde bulunduğu tehlikeli durum hakkında gazetemiz adına Osman Şahin'in sorularını yanıtladı.

 

Sayın Hocam, bütün dünya ‘Türk Aynştayn’i Oktay Sinanoğlu’ olarak tanımaktadır sizi. Öncelikle söyleşi için size teşekkür ederek başlamak istiyorum.

 

12 Ekim 1492 de Kristof Kolomb, Karayib Adalarına ayak basıyor ve defterine ilk gün şöyle bir kayıt düşüyor: “Arawaklar çok içten ve candan insanlar. Her şeylerini bizimle paylaşıyorlar. Onları kolayca Hıristiyan yapabiliriz, ucuza kullanabiliriz.”

 

Kolomb’un ‘ucuza kullanabiliriz’ sözünün altında nasıl bezirgân bir kişilik yatıyor.  Sonuçta, Karayip adaları ile Küba halkını İspanyollar yok ediyorlar. Bu soykırıma bulaşıcı hastalıklar, zorla köleleştirme ve melezleştirme yardımcı oluyor.

 

İspanyollar; Maya, Aztek ve İnka uygarlıklarını yağma ediyorlar. Som altından yapılmış eşsiz sanat eserlerini, heykelleri eriterek külçe haline getiriyorlar ve gemi ambarlarına doldurarak İspanya kralına yolluyorlar. Yerli halkı ise yeraltı madenlerinde ölesiye çalıştırıyorlar. Kültürlerini, uygarlıklarını, kütüphaneleri yok ediyorlar, kitap ve el yazmalarını yakıyorlar. İspanyol papazları ‘şeytan yüklü kitaplar bunlar, sayfaları şeytan ilhamlarıyla doludur diyerek yakıyorlar’. Böylece, Orta ve Güney Amerika halklarının sanat, edebiyat ve tarih kaynakları ortadan kaldırılıyor. Avrupa ve İspanya'da ne kadar tarihi saray, müze ve kilise varsa temellerinin harcında İnka, Aztek ve Maya uygarlıklarından çalınan altın ve gümüş vardır.

 

 

 

Cahil papazlar ‘ruhlarını temizlemek, ruhlarını şeytanlardan arındırmak için’ yüzbinlerce yerliyi toplu halde ateşe atıyorlar. Kısacası, Kolomb’un Amerika kıtasına ayak basışından sonraki 150 yılda katledilen yerli sayısı, İkinci Dünya Savaşı'na katılan devletlerin kaybından fazla olmuştur. Bu büyük kıyımı anlatan Maya, Aztek, İnka ve kızılderili sözlerden bazılarını okuyorum:

 

‘Suların ötesinden geldiniz. Sizin olmayan bu toprakları almak istiyorsunuz. Bu ülke benim. Ben burada yetiştim. Anam, babam ve atalarım da öyle. Burada kalacağım.’

 

 

 

‘Halkımın üzerinde yürüdüğü toprak satılmaz.’

 

 

 

‘Milletimizin bir zamanlar yüce olan büyük boyları nerede. Beyazların hırsı ve baskısı sonucu, yaz güneşi yiyen karlar gibi eridiler, gittiler.’

 

‘Bu yaptığınız bir cinayettir. Neler hissettiğimi sana söylemek için, bende yok ettiğin dilim yerine senin dilinde konuşmak zorunda olmam bir cinayettir.’

 

‘Eğer beyazlar kazanırsa bu bir savaştır, eğer Kızılderililer kazanırsa bu bir katliamdır.’

 

‘Her şey gider, toprak ve dil kalır’

 

Sayın Hocam, bu konularda neler diyeceksiniz?

 

'Dil giderse toprak da gider’. Türkçe giderse Türkiye gider. Emperyalizmin hiç eskimeyen sömürü aracı ‘dil’dir. Kılıç ve haç arkadan gelir. Bir millet diliyle hisseder, tadar ve duyar. Bir milleti millet yapan dili ve dinidir. Dil olmazsa insanın belleği, kişiliği gelişmez, yüreği duymaz. Bir dilin büyüklüğü matematiğe yakınlığı ile ölçülür. Matematiğe ne kadar yakınsa, o dil o kadar büyüktür. Türkçe işte böyle büyük bir dildir.  Bilim evrenseldir diyorlar, eksik bir anlatımdır bu. Bilimin yöntemi evrenseldir yalnızca. Bilimde ne yapılacağına karar verilen güç ulusal kültür ve gönüldür. Bir insanın iç yeteneklerini geliştirebilmesi için iç âleminin geliştirilmesi lazım. Yani akılla birlikte yüreğini, gönlünü de geliştireceksin. Akıl her zaman gönlün emrinde olmalıdır.

 

 

 

Batılılar duygularını asla belli etmezler. İngiliz ve Alman dilinde vicdan kelimesinin karşılığı yoktur. Çünkü vicdanları yoktur. Din kitapları da öyledir. Mesela Tevrat, özünde tam bir katliam reçetesidir. Dil meselesine gelince: Fransızlar Suriye ve Hatay’ı alınca, yaptıkları ilk iş, eğitimi Fransızca yapmak olmuştur. Atatürk, Hatay’ı alınca eğitimi tekrar Türkçeleştirmiştir. Bugün işgal altındaki Irak Kerkük te Kürtlere Kürtçe, Türklere İngilizce ile eğitim veren Türk kökenli cemaat okulları vardır. Türkleri ikiyüzelli kelimeyle konuşan tarzancaya teslim ediyorlar. Oysa, tarzanın ülkesi bitmiştir.

 

 

 

İngilizler, İrlanda da İngilizce okullar açtılar. Ve iki kuşak sonra İrlanda dili yok oldu. Türkiye Cumhuriyeti’nin okullarında harıl harıl İngilizce eğitim yapılıyor. Kendi elimizle ve paramızla misyoner çocuklar yetiştiriyoruz. Yazıktır. Türk dünyasının kıyımıdır bu. Birkaç kuşak sonra da Türkçe melez bir dil olur çıkar.

 

Kimsenin diline karşı olunmamalıdır. Her dil bir kültür zenginliğidir. Bir dil yüzlerce, binlerce yılda oluşuyor. Bütün diller soluk almalı, yaşamalıdır. Ancak, her ülkenin resmi dili o ülkenin çoğunluğunun dili olmalıdır. Fransa da eğitim dili Fransızca olmasaydı, Fransa beş parçaya bölünürdü. Ülkemizde Kürt vatandaşlarımızın, kendi dillerinde eğitim görmesini kışkırtan ABD ve AB ülkelerinde,  milyonlarca Türk'ün yaşadığı Almanya'da Türkçe eğitim görmeleri yasaktır. Emperyalizmin hiç eskimeyen sömürü aracı ‘dil’dir.

 

 

 

-Bugün Latin Amerika'da yirmiye yakın ülkenin ana dilleri İspanyolca ve Portekizcedir. Eski Portekiz sömürgesi Brezilya’nın ana dili Portekizce,  Fransa’nın eski sömürgeleri Haiti, Ruanda, Fildişi sahillerinin ana dili Fransızcadır. Jamaika, Karayip adaları, Bahama ve Honduras’ın dilleri İngilizcedir. Beyazlar gelmeden önce bu halkların kendilerine özgü pagan dinleri ve dilleri vardı. Bugün, dilleri ve dinleri unutturulmuş, zorla Hıristiyanlaştırılmışlardır. Emperyalistler, günümüzde bilim ve teknolojiyi de kullanarak sömürüye devam etmektedirler.

 

Hocam, makale ve konferanslarınızda, ‘ABD bitiyor. AB enkaz haline geldi. Türkiye bu enkaza mı girmek istiyor?’ diye soruyorsunuz. Bu sorunuzu biraz açarmısınız?

 

 

 

ABD'ye ‘Azmanistan’ diyorum. Dünyanın başına bela olan Azmanistan.  ABD nin nüfusu 300 milyondur. Bu nüfusun 299 milyonu sıfır çeker. Eğitim ve kültür düzeyi düşüktür. Liseyi bitirenler doğru dürüst okuma yazma bilmiyorlar. Günlük hayatta en çok kullandıkları sözcük ‘how much’ yani ‘kaç para’ dır. Merhamet ve acıma yoktur. Herkes birbirini kazıklayıp geçinmeye çalışıyor. Dürüst insanlar vardır elbet. Şimdi bu beleşten geçinme eğilimi Türkiye'ye de gelmiştir. ‘Küçük Amerika olacağız’ diyenlerin hayalleri gerçekleşmiş görünüyor.

 

 

 

ABD'de yazarlar halkın eğitimsizliğine ve ona yapılan haksızlıklara seslerini çıkarmazlar. Çoğu Pentagon’a, ABD ordusuna çalışırlar. ABD'de vahşi kapitalizm, yani ‘Wall Street’ yasaları geçerlidir. ABD'yi finans dünyasındaki kişiler yönetirler. 299 milyon insan  Wall Street’in kölesidirler.

 

 

 

'Paralı asker acımasızdır'

 

 

 

-2003 yılı Nisan ayında New York’ta oturan Türklerin düzenlediği Köy Enstitüleri paneline katılmıştım. Kızım Buket Şahin Manhattan adasının güney ucunda yer alan Wall Street deki New York borsasına götürmüştü beni. Kızılderi kökenlidir Manhattan kelimesi. Beyazlar adayı Kızılderililerden 25 cente almışlar. Duvar anlamına gelen Wall Street, kölelik döneminde Afrika dan zorla getirilen siyahiler için inşa edilmiş gerçek bir duvardan almaktadır ismini.

 

 

 

-Başkan Bush, 11 Eylül den sonra patriot ‘yurttaşlık’ hukukunu öne çıkardı. Ve bu hukukla vahşi kapitalizm iyice vahşileşti. Başkan Bush, ulusa seslenişinde bu yasayı şöyle vurguladı:

 

 

 

‘İyi yurttaş olmak için, çok alışveriş yapın, çok araba kullanın…’

 

 

 

-7-8 milyon işsiz ve aç insanın yaşadığı ülkemizde bizim başbakan Erdoğan’ın, ‘en az üçer çocuk yapınız’ demesi gibi...

 

 

 

-Evet. IMF ülkelere zorla borç verir. Verdiği borcun nerelere harcanacağını da kendisi belirler. IMF den borç alan devlet, borcu vaktinde ödeyemezse o ülkenin ulusal kaynaklarına el koyar. Brezilya, Malezya ve Rusya IMF ye olan borçları yüzünden sürünüyorlardı. Sonra IMF ye tavır koyarak borçlarını kapattılar. Kendi ulusal kalkınma modellerine döndüler ve üç yıl içinde %8 büyüme hızına ulaştılar. Batı âlemine tıp bilimini biz öğrettik. Evrenkent (üniversite) batıya bizim Uygur Türklerinden gitmiştir. Benim çalıştığım Yale Üniversitesi'nin mimarisi, bizim Karatay Medresesi'nin mimarisi örnek alınarak yapılmıştır.

 

Anadolu halkının dilinde doktor kelimesi değil, hekim kelimesi vardır. “Lokman hekim” türküsü vardır. ABD'deki doktorlar hekim değil, doktordurlar. Trafik memurları gibi hastaya reçete yazarlar.

 

'İyi yurttaş olmak için alışveriş yapın!'

 

-Özgün Türk sistemi olan Köy Enstitüleri (1940-1946)  vardı. Köy enstitüleri Türklerin dünya eğitim sistemine önemli bir katkısıydı. Yoksul köy çocuklarını alarak okutuyorlardı. Fırsat eşitliğinden yanaydılar. Yaparak ve yaşayarak öğrenme metodu vardı. Ben Köy Enstitülerinde okumuş şanslı köy çocuklarından biriyim.

 

-Bugün en kötü eğitim sistemi batının batısı, batının batışıdır. Vakıf ve türbe kavramları da bizden geçmiştir batıya. Vakıflar kutsaldır. Vakıflara ait mallara, mülklere, yani halkın mallarına dokunulamazdı. ABD'liler vergi kaçırmak için 1940ların sonunda vakıf sistemini kurdular. Rockefeller gibi. ABD Irak ve Afganistan daki askerleri için günde bir milyar dolar harcıyor. Ordusu paralı askerlerden oluşmaktadır. Paralı asker acımasızdır. Girdiği ülkede her türlü zulüm ve gaddarlığı yapar. Paralı oldukları için sorumlu tutulmazlar. Süper güç diye bilinen ABD halkının yarısından çoğunun sağlık sigortası yoktur. Bebeklerin de. Ama aynı ABD, Irak ve Afganistan da katliam yapmak için günde bir milyar dolar harcıyor ve içi boşaltılmış bir özgürlük ve demokrasi lafıdır gidiyor. Bir ülkede ne yoksa en çok ondan söz edilir. Mesela Başkan Obama’nın fazla bir yetkisi yoktur. ABD de başkanlık okun ucuna takılan temrenden farksızdır. Asıl mekanizma oku ve yayı geren güçtür. Amaç küresel hâkimiyettir.  “Küresel tam hâkimiyet, Pentagon’un yazıp yönettiği gizli raporun gerçek adıdır. Emperyalizm, başka ülkelerde neler yaptıysa, bizim ülkemize de aynısını yapmaktadır. Örneğin, DNA'sı değiştirilmiş gıdalar, domuz gribi, kuş gribi ilaçlarıyla psikolojik savaşlarla yeryüzü insanlığını bir kobay gibi kullanmak, gıdaların genleriyle oynamak, ruhbilimsel savaşlarla nüfusu yok etmek gibi. Afrika da AIDS, uzakdoğu da kuş gribi, Meksika da domuz gribi, çocuk felci virüsleri gibi. Son yıllarda ABD de Florida eyaletindeki Hava üssüne yakın bir yerde ‘Özel Hareket Ve Ruhbilimsel Savaş Üniversitesi’ kurdular.  Bu üniversite de uzun ve devamlı araştırmalarla, ince hesap ve yöntemlerle bir ülke savaşmadan, silah kullanmadan, tek kurşun atmadan nasıl ele geçirilir, bunun hesapları yapılıyor.

 

Ülkemiz onlar için psikolojik savaşın en kolay uygulandığı yerlerden biridir. Florida daki ‘‘Özel Hareket Ve Ruhbilimsel Savaş Üniversitesi’ nden Türkiye ye yollanan pek çok stajyerler ve uzmanlar vardır. Örneğin, Filipinler kılcal damarlarına kadar işgal edilmiştir. Kendini başka ülkelerin kültürüyle kaybedenler her zaman kaybetmeye mahkûmdurlar.

 

 

 

Akvaryumdaki balık...

 

 

 

-Sayın hocam, siz ABD'de yıllarca kaldınız. ABD'nin iç yapısı hakkında neler söyleyebilirsiniz?

 

 

 

Günümüz ABDsindeki Dick Cheney ve çevresini şöyle anlatmak isterim: Dick Cheney ve çevresi bir çetedir. Bu çete ABD halkını soydu. Dışişleri Bakanı Condolezza Rice bakan olmadan önce bir petrol şirketinde danışmandı. Bush’un seçim kampanyasını Rice’in şirketi destekledi. Bush tekrar seçilince Condolezza Dışişleri bakanı olunca petrol şirketlerine vergi muafiyeti sağlandı. Cheney’in danışmanlığını yaptığı Halliburton adındaki inşaat şirketi  ise Irak’taki üs ihalelerini aldı. Savunma Bakanı Rumsfeld ise, kuş gribi için ilaç ve aşı üreten dev bir ilaç şirketinin yönetim kurulundaydı. Kuş gribi, domuz gribi, salgınlar icat edilince aşı satışları patladı, Rumsfeld çok zengin oldu. ABDnin devlet anlayışı sömürgecilik ve katliamcılığa dayalıdır. Ve işin acı yanı T.C. nin hala böyle bir devletten medet umuyor olmasıdır. Bir kere Batı toplumlarında Bir kere Batı toplumlarında kendinden olmayanı insan saymama anlayışı vardır. Batının ülkesi ırkçıdır. ABD de zencilere ve Kızılderililere karşı, Almanya da Yahudilere karşı, günümüz Almanya ve Hollanda’sında da Türklere karşı ırk ayrımcılığı yapılmaktadır. Irkçılık batı ülkelerinin köklerinde vardır. Hıristiyan yobazlığını da bunlara katmamız gerekiyor. Ülkemizdeki ücretli, kontörlü ABD düdükleri, ABD'yi hala yeleli bir aslana benzeterek, ülkemizi ABD nin elinde kalan son kulu ve kölesi olarak tutmak istiyorlar.

 

Akvaryumdaki balık, akvaryumda olduğunu bilmez. Türkiye akvaryumdaki balık gibidir. Dışarıdan içeriye istenilen yemler atılıyor, gerekli bilgiler veriliyor ama istenilmeyenler duyurulmuyor.

 

Wall Street Patronları

 

Mesela,  “Federal Reserve” denen ABD Merkez Bankasının asıl sahibi devlet değildir. ABD Merkez Bankası 5 bankerden oluşuyor. Banka onların malıdır. 1905 ten beri bu böyledir. Merkez Bankası'nın başkanını devlet seçmiyor. Beş banka kendi aralarında karar vererek, içlerinden birini ‘başkan’ diye atarlar. Mesela, eski Merkez Bankası Başkanlarından Greenspan vardı. Herşey bu adamın iki dudağı arasındaydı. Az konuşurdu. Paranın inip çıkacağını yalnızca o beş kişi bildiği için onlara hiçbir şey olmazdı. Borsanın her iniş çıkışında bu 5 banker trilyonlarca doları alır, götürürlerdi. Olan bitenlerden habersiz olan ABD halkı da milyarlarca dolar parasını kaybederdi. Ama Amerikan halkının bundan en ufak haberi yoktur. Federal Rezervin para basma yetkisi vardır. Para arzını, faiz oranlarını 1912 yılından beri istedikleri gibi ayarlarlar. Bunun adı ‘Demokrasi’ oluyor. Nasıl bir demokrasidir bu? Federal Rezervin başkanı seçilmiyor. Başkanlık seçimlerinde de Nasreddin Hoca’nın: ‘Parayı veren düdüğü çalar’ sözünde olduğu gibi harcanan milyonlarca dolar rol oynar. Seçim kampanyalarında harcanan bu paraların kaynağını kimse bilemez, gizlidir.

 

Bunun neresi demokrasidir?

 

Başkan Clinton, çok sevdiğim, takdir ettiğim bir insandır. Sinirleri sağlamdır. Ama yumuşak tavırlıdır. Yale üniversitesini birincilikle bitirmiştir. ABD başkanı olunca özenle hazırladığı kalkınma planını uygulamak istedi. Başkanlık makamına oturur oturmaz derin bir düş kırıklığına uğradı. ABD yi arka plandan yöneten gizli gücün eski yöneticilerinden Rubin’i başdanışmanı olarak Clinton’ın yanına taktılar. Clinton, ona, hazırladığı iktisadi kalkınma planını anlatmaya başlayınca, Rubin ‘Hayır, bunları yapamazsın diyerek Wall Street patronlarının buyruklarını iletiyor. Clinton şaşırıyor. ‘Ne? Nasıl? Ben ABD Başkanıyım, şimdi o birkaç orospu çocuklarının emirlerine mi uyacağım?’ diye çıkışınca Rubin sinirlenmiyor. ‘Aynen öyle yapacaksınız’ diyor. Ve Başkan Clinton, Wall Street patronları yüzünden istediği hiçbir şeyi yapamadı. Verilen emirleri yarım yamalak yerine getirmek zorunda kaldı. Wall Street patronları Irak’ın o zaman işgal edilmesini istiyorlardı. Clinton Afganistan ve Irak’ı bombalatmaktan öteye geçmedi.4

 

 

 

'Mortgage ile kalkan mor-gıçla oturur'

 

-Bizim yöneticilerimiz de, Washington da yağmur yağsa, Ankara güneşinde şemsiyeyle dolaşıyorlar. Türkiye de ipotekin karşılığı ‘mortgage’ kelimesine halkımız mor-gıç diyor. ‘Mortgage’ ile kalkan mor-kıçla oturur. Bu konuda makale bile yazdım.

 

Wall Street de fırsatçı birkaç büyük dev şirket Goldman Sachs, Lehman Brothers, Citi-Group halkın milyarlarca dolarlık borç senedini paketlediler. Hem kendi ülkelerine sattılar, hem yabancı ülkelere. ABD halkının bütün emeklilik birikimleri böylece eridi gitti. Halk borçlarını ödeyemez hale geldi. ABD nin geliri yığınla borç senedinin tahvil olarak satılmasından başka bir şey değildi zaten. Üretim dibe vurmuştu, sıfırdı. Bugünün ABD sinde ne alırsan al, hepsi Çin malıdır.

 

Çin ABDye milyonlarca dolarlık borç para veriyor. Nasıl veriyor? Çin ABD ye çok mal sattığı için, elinde milyarlarca dolar birikiyor. Çin de bu parayla ABD den devlet tahvili alıyor ve ABD ekonomisine sıcak para sağladı. ABD dolarını bir süre güçlü tuttu ki elinde milyarlarca doların değeri düşmesin diye. O arada kendi para birimi olan Yunan’ın değerini kasıtlı olarak düşük tuttu. Yuan’ın düşük kalması Çin’in ihracatını körükledi. 1.3 milyar Çin nüfusunun işsiz kalmasını önledi ama şimdilerde yabancı ülkelere borç para vermeme kararı aldı. Yabancı ülkeden kastı ABD idi. ABD ekonomisi titanik gibi batarken Amerikan yöneticilerini görülmemiş bir telaş aldı.

 

Aslında yeni bir şey yok

 

Nitekim, OBAMA’nın hükümetinde Dışişleri olan Hillary Clinton, seçilir seçilmez soluğu Çin de aldı. Oysa o güne kadar hiçbir ABD ve Avrupa Dışişleri bakanları ziyaret önceliklerini Çin’e yapmazlardı.

 

Artık ABD ekonomisi temelden batmıştır. Yoktan bir şey var edilemez. Halkın çoğunluğunun hazır yemeğe alıştırılması, kafa yapısı, iş ahlakının bozulması, komşunun komşuya güvenmemesi ve artan cehalet bu çöküşü hızlandırdı.

 

Ünlü ‘General Motors’ battı ve devletten yardım dileniyor. Nasıl batmasın ki! Kimse araba alamıyor, alabilen de artık ABD arabası istemiyor. Daha az masraflı Asya üretimi araba alıyor. Günümüz ABDsinde bir yerden bir yere arabasız gitmek mümkün değildir. Çare olarak ABD, General Motors’u devletleştirdi. Batan bankaları para basarak devletleştirdi.

 

Yıllardan beri “Hür Dünya”, “Serbest Piyasa” ekonomisi, devleti küçültelim, herşeyi özelleştirelim diye bağıranların içine düştükleri çukura bakın siz! Günümüz Amerika’sı tersine dönmüştür. ABD halkına acıyorum. Bizim ülkemizde sıkça söylenilen ‘ne olacak bu memleketin hali’ sözü şimdilerde en çok Amerika da söylenir oldu: ‘ne olacak ABD nin hali’…Artık kuyruğuna yapışılan, tüyleri dökülmüş ABD aslanı uyuz olmuştur, sizlere ömür…Bunun adı ‘Yeni Dünya Düzeni’ dir. Aslında yeni olan hiçbir şey yoktur.

 

'Seçim sandıkları birer oyundur'

 

-Sayın Hocam, sizin de çok iyi bildiğiniz ülkemizdeki seçim ve sandık olayına değinmek istiyorum. Halk özgür, laik, akılcı bir eğitimden geçirilmemişse hala ortaçağ kalıntılarının, tarikatların, şeyhlerin ve toprak ağalarının etkisi altındaysa, orada yapılan seçimlerde, sandıklardan gericilik ve emperyalizm çıkacaktır. Ülkemizde seçim sandığı insan aklının yerine geçmiştir. Sandık ve sandıktan çıkma herşeydir. 35-40 yıllık hırsızı, ahlaksızı seçim sandığına sokup çıkardığınızda tertemiz oluyor. Dünya da bizdeki kadar bir paklayıcı seçim sandığı daha yoktur. Sözün burasında ünlü mizah yazarı ABD li Mark Twain’in şu sözleri aklıma geliyor: ‘Halkın oylarıyla seçilmiş bazı kişileri gördükçe sürüngenlere saygım artıyor. Bu arada it köpek sevgisi başladı bende.’ Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Kurtuluş savaşında, halkın önüne seçim sandığını koymuş olsaydı, sandıktan Atatürk’ün görüşleri değil, padişah ve işbirlikçi Damat Ferit hükümetinin adamları çıkardı. 2010 yılında ülkemizde hala 7-8 milyon okuma-yazma bilmeyen insan vardır. Bunlar parmak basarak oy kullanıyorlar hala. Yani parmakla ülkemizi yönetiyorlar.Adnan Menderes’in 1950li yıllarda, Zonguldak’ta söylediği şu sözler geliyor aklıma: ‘Demokrasi odur ki, 100 amelenin oyu, 99 profesörün oyundan iyidir.’ 100 amelenin oyunu alanlar, 99 profesörü yönetebilirler mi Hocam?  ABD de seçimler böyle mi yapılıyor?

 

100 amele değil 99 profesörü, tek bir profesörü dahi yönetemez. Seçim sandıkları birer oyundur. ABD de seçimler birer acı hikayedir. Seçimleri hangi parti kazanırsa kazansın, aslında hükümetleri birkaç büyük dev şirketle az sayıda oluşan, genel de perde arkasında duran, çete diyebileceğimiz bir şirketler takımı yönetir. Avrupa ülkelerinin devamı böyledir. 1946 seçimlerinden beri adım adım kolay bir lokma haline gelen Türkiye’yi söylememe gerek yok.

 

'Bir sürü yarı cahil aydın var'

 

-Sovyetlerin 1990larda yıkılıp dağılmasından sonra, ortalığa ‘Yeni Dünya Düzeni’, ‘Küreselleşme’ diye bir salgın hastalık çıkarıldı. Size göre nedir küreselleşme?

 

ABDnin parasının üzerinde yazan ‘Yeni Dünya Düzeni’ aslında hiç te yeni değildir. Bush ve yandaşlarının uygulamaya koyduğu, başka ülkelerin insanlarını asla insandan saymama, dünya kaynaklarının üstüne oturup ülkeleri işgal etme, katliamlar yapma işi, aslında ta 1700 ler de bütün ayrıntılarıyla yazılmış ve hazırlanmış bir planın devamıdır.

 

‘Özelleştirme’ sözcüğü, bizden önce İngiltere ve ABD de çıktı. Özelleştirme sözcüğünün hemen arkasından ‘Küreselleşme’ lafı çıktı. Herkes ‘özelleştirme-küreselleştirme’ demekten başka bir şey demez oldu. Ardından kavramlar kargaşası yaşandı. ‘Medeniyetler Çatışması’, ‘Büyük Ortadoğu Projesi – BOP’ gibi kavramlar üretildi.

 

-Başbakan Erdoğan’ın bir Amerikan projesi olan BOP için: ‘Ben BOP’un eş başkanıyım’ diye övündüğü proje...

 

Halkları birbirine kırdırıyorlar

 

Evet, ve böylece Türkiye de, dünya da küreselleşti. ‘Dilinden, kimliğinden, ordundan ve dininden vazgeçeceksin, ulus devletinden vazgeçeceksin’ diye dayattılar insanlara. Basın-yayın ve görsel medya da sabah akşam yapılan bu beyin fırtınası, ruhbilimsel anlamda yapılan büyük bir savaşın bir diğer yüzüdür. Ülkemizde buna inanan bir sürü yarı-cahil aydınlar ve gazeteciler vardır.

 

-Sayın Hocam, yöneticilerimizin bir tür kıblesi sayılan ABDnin tarihinden biraz söz edermisiniz?

 

ABD şimdiye kadar yaptığı anlaşmaların hiç birine uymamıştır. Onlarda anlaşma ‘uymamak’ için yapılır. Ta en başta, Amerika kıtasının gerçek sahipleri Kızılderililere, zencilere ve gittikleri her yerde halklara zulüm yapmışlardır. Kızılderililer 300yıldır savaşların çoğunluğunu kazanmalarına karşın, ABD imzaladığı anlaşmalara uymamış, Kızılderilileri hep aldatmış, kandırarak topraklarını ellerinden almışlardır. Milyonlarca Kızılderili’yi kesmişlerdir. Kızılderililerin: ‘Beyaz adam çatal dille konuşuyor, yılan dilliler’ atasözleri meşhurdur. Yardım etme bahanesiyle çiçek hastalığından ölen yüzlerce beyazın üzerine serdikleri battaniyeleri kızılderililere vermişler, böylece en ufak bağışıklığı olmayan kızılderililerin yüzbinlercesinin ölmesine bilerek neden olmuşlardır. Aynı Amerikalılar, Batı Afrika dan köle olarak getirdikleri milyonlarca zenciye ‘Kunta Kinte’ muamelesi yapmışlardır. 1960 lara kadar Alabama da zenci olmak bir küfür kadar ağırdı. Siyahla beyaz aynı lokanta da yemek yiyemez, aynı otobüslere binemezlerdi. Binseler de zenciler arka bölümlere oturmak zorundaydılar. Aynı ABD liler ‘Kuzey-Güney’ iç savaşında birbirlerine karşı son derece acımasız davranmışlardır. Vietnam da yapmadıkları zulüm kalmamıştır. Honduras, Dominik Cumhuriyeti, Arjantin, Şile gibi ülkelerde içeriden kışkırtarak askeri diktatörlükler kurdurmuşlar, halkları birbirine kırdırmışlardır.

 

ABD'nin bilinenlerin ötesinde olan iç yüzüyle ilgili çarpıcı tespitler yapan Oktay Sinanoğlu,

 

“süper güc” ün başta Türkiye olmak üzere, 3.Dünya ülkelerine yönelik planlarına değindi

 

 

 

'Türkiye'de bu gerçekler daha yeni mi öğreniliyor?'

 

-Sayın hocam, ABD'yi 200'e yakın şirket ve ailenin yönettiğine özellikle vurgu yapıyorsunuz. Bu konuyu biraz daha açar mısınız?

 

Rotshild ailesi, Almanya da, İngiltere de, Fransa da, ta 1700'ler de bankalar kurmuş, yönetmişlerdir. Bu ailede temel kural şudur: Bir ülkenin parasına hakim olursanız o ülkeye hakim olursunuz, kral olmaya gerek yoktur. Rockefeller ailesi, yıllardan beri ABD'nin iç ve dış siyasetinde ve özel sektörde çok etkili bir ailedir. Dört erkek kardeşten, David ve Nelson etkin olarak politikayla ilgilenmişlerdir. Rockefeller Vakfı ve ona bağlı diğer vergiden muaf dernekler ve vakıflar fazla ön plana çıkmadan, fazla görünmeden, Henry Kissinger, Brzezinski gibi kişilerin koruyuculuğunu yaparak işlerini yürütmüşlerdir. 1970'lerde “Yeşil Devrim” adı altında, petrol atıklarından kimyevi gübreleri tarım kesimine sokmayı başararak, özünde hiç yeşil olmayan sonuçlarla bizim ülkemiz de dahil, bütün üçüncü dünya ülkelerinin topraklarını kısırlaştırmışlar, mahvetmişlerdir.

 

Daha sonra da moleküler biyoloji yoluyla tohumların kalıtımının değiştirilmesi işlerini destekleyerek, dünya nüfusunun yiyeceklerini denetim altına alarak, nüfusun azaltılması çalışmalarına katılmışlardır. Nüfus olarak kalabalık, maden, petrol gibi doğal kaynakları zengin Türkiye, Nijerya, Meksika, Brezilya ve Endonezya gibi ülkeleri hedef almışlardır.

 

Brezinski gibi kişiler, Rockefeller’in kurduğu güçlü komisyon aracılığıyla, 1990'larda, küreselleşmesi maskesi altında “Yeni Dünya Düzeni” için çalışmışlardır.

 

De Gaulle nasıl düşürüldü?

 

ABD dolarının arkasında 1970'lere kadar altın vardı. Nixon-Kissinger aracılığıyla kalktı bu. O zamanlara kadar dolarların üzerinde ‘parayı bankaya götürünce karşılığında altın alabilirsin’ yazısı vardı. Vietnam yenilgisinden sonra ABD ekonomisi fena çuvalladı.

 

Fransa Devlet Başkanı De Gaulle, ABD yayılmacılığına karşıydı. “Kâğıt paraları basıp basıp her yeri alıyorlar” diyordu. De Gaulle, ABD'ye, “elinde bulunan dolarlar karşılığı altınlarımı isterim” dedi, ama ABD bunu kabul etmedi. Çünkü elindeki altınlar yetmezdi. Elindeki altından çok, kağıt para basmıştı.

 

Bunun üzerine Başkan De Gaulle’in başına, bütün Avrupa’ya yayılan 1968 öğrenci olayları işi sarıldı. Herkes 1968 öğrenci olaylarının kendiliğinden bir hareket sanır. Hayır, gençlik hareketlerini sahte solculukla kışkırtan ‘Red Cohen’ adında bir ajandı. O zaman binlerce kasetin gençlere dağıtıldığını Fransa'da herkes biliyordu. ‘Red Cohen’ kışkırtıcı olarak görev almıştır. Dağıtılan o kasetlerin CIA tarafından ABD'nin ‘CBS’  televizyonunda hazırlandığı ortaya çıkmıştır. Sonradan Fransa'da bunu herkes öğrenmiştir. Sonuçta De Gaulle, dolara karşı çıktığı için düşürülmüştür.

 

1968 Paris gençlik olaylarından 20 yıl sonra, İsviçre'de ahbaplar la konuşuyoruz, derken söz döndü dolaştı Cohen Bendit’e geldi ve onun için  “İsviçre Kültür Bakanı oldu” dediler. Kültür ve eğitim ile ilgili kitaplar da yazmıştı. Cohen Bendit Kültür Bakanı olur olmaz ‘özgürlük’ ayağına, uyuşturucu kullanmayı ve uyuşturucu satışını serbest bırakmış. Ve uyuşturucu kullananların sayısı on misli artmış. Zengin, düzgün aile çocukları her gün kollarına uyuşturucu iğnelerini basıyorlar.

 

Bir zamanlar ajan olarak kullanılanlar vakti gelince bir kenara çekilseler ya, hayır, kültür bakanı oluyorlar ve ülkenin gençlerini sözümona “özgürlül” adına morfinliyorlar. Cohen Bendit bunlarla da kalmadı ve Avrupa Birliği'nde Türkiye’nin üyeliği ile ilgili işlerden sorumlu oldu. Çok küstah ve saygısızın biridir. Türkleri hakir ve aşağı görüyor. “Şunu şöyle yapın, böyle yapın” diyerek bir Türk Televizyonu kanalında konuşmasını gördüm, izledim.

 

Ülkemiz Türkiye'de de buna benzer kışkırtmalar olmuştur. Sağ ve sol birbirine kırdırılarak, eritilerek 12 Eylül 1980'lere gelinmiştir.

 

Meksika'da 1970'lerde dostlarla dertleşiyordum, “benim ülkem Türkiye'de sağ ve sol birbirine kırdırılarak ABD'nin işlerini kolaylaştırdıklarını” söyledim, şaşırdılar: “Türkiye'de bu gerçekler daha yeni mi öğreniliyor? Güney Amerika'da her ülkede olmuştur, sokaktaki adam bile bilir bu gerçeği” dediler.  Türkiye'de ise yıllarca Amerikan parmağının karıştırıldığı bu işlerin kimse farkında olmadı.

 

Yumuşak güçle işgal

 

-Sayın hocam, anlattıklarınızdan bir kez daha öğreniyoruz ki ülkemizin başına gelen kara belaların hiçbiri kendiliğinden olmamıştır. Süper güçler tarafından düzenlenen çok ince, psikolojik sindirme tezgahlarının sonucudur bunlar.

 

 

 

Hem de ne tezgâhlar! Yalnızca bizim ülkemizde değil, bütün güney ve orta Amerika ülkelerinde yapılmıştır bu. Bu tezgâhın adı ‘Yumuşak Güç’ tür.

 

Bir ülke iki yöntemle ele geçirilir: Biri ‘Yumuşak Güç’ diğeri ‘Kaba Kuvvet’ yöntemidir.

 

Harpler, işgaller kaba kuvvet yönteminin örnekleridir. Bu tür işgallerde insanlar ölür, çok büyük maddi kayıplar verilir. ‘Yumuşak Güç’ ile ele geçirme yönteminde ise, askerler ölmez, bombalama, uçak, tank olmaz. İşgal edilmekte olan ülkenin öz kaynakları, petrolü, madenleri, gittikçe gönüllü hale gelen yurtseverlik duyguları yerine yurt satıcılığını kendine meslek edinen öz evlatlar kullanılır.

 

Bu tür yumuşak güç yöntemleri, İngiliz, Fransız ve ABD sömürgelerinde pek çok kez kullanılmıştır. Yumuşak güçle uyuşturulan milletler, millet olmaktan çıkarlar, kuru kalabalıklara dönüşürler, sürüleşirler. Yumuşak güçle işgal, bir ülkenin milli bağışıklık sistemini çözer, bozar ve çürütür. Devlet de bozulur, başkalarının devleti olur. Ama sokaktaki vatandaş hala devleti var sanır. Evet devlet var, var olmasına ama artık senin devletin değildir. Böyle ülkeler de ilkin aydınlar, yazarlar, bilginler susturulur, ya da satın alınırlar, ya da öldürülürler.

 

Türkiye uzun yıllardan beri yumuşak güç yöntemiyle ele geçirilmiştir. Makas, özellikle eğitim, kültür ve dile atılmıştır. Bu, Türkiye’ye en büyük ihanettir. Türkiye bugün sömürülerden de aşağı bir duruma düşürülmüştür.

 

Bu tür yumuşak güç yöntemleri, İngiliz, Fransız ve ABD sömürgelerinde pek çok kez kullanılmıştır. Yumuşak güçle uyuşturulan milletler, millet olmaktan çıkarlar, kuru kalabalıklara dönüşürler, sürüleşirler. Yumuşak güçle işgal, bir ülkenin milli bağışıklık sistemini çözer, bozar ve çürütür.

 

Moleküler biyoloji dalının dünyadaki ilk profesörlerinden Oktay Sinanoğlu: İşte Batı'nın gerçek yüzü budur. Müslümanları 'teröristler' le aynı kefeye koyuyorlar. Bütün bunlar, ABD'nin 'Büyük Ortadoğu Projesi'nin birer parçasıdır.

 

 

 

Emperyalizm sahteyi yaratmakta ustadır

 

-Sayın hocam, yıllardan beri sömürgecinin diliyle eğitim-öğretim yapılıyor ülkemizde. Bunun sonucu olarak etnik dillerde de eğitim yapılmalı dayatmaları var. Ülkemizdeki Kürtçü parti bunların en başındadır. PKK, Kandil Dağı kampındaki suçlu militanlarını Kürtçe yargılayamıyor.  Kürtçe hukuk dilleri pek gelişmemiş çünkü. Yıllarca Lübnan’ın Bekaa vadisinde yüzlerce PKKlı gerilla ülkemizi vurmak için eğitim yapıyor. Bu kamptaki eğitimlerini, konferanslarını, yemek ve eğitim çizelgelerine kadar Türkçe söylediler, Türkçe yazdılar. Ama bugün aynı PKK'nın yasal görünümü olan Kürtçü parti, ABD ile AB'yi de arkalarına alarak okullarda Kürtçe eğitim verilmesini, mahkemeler de Kürtçe eğitim yapılmasını istiyorlar.

 

Ayrıca son birkaç yıldan beri, 90 yıl önce olan, sözüm ona bir “soykırım” lafıdır gidiyor. Her yıl 24 Nisan yaklaşınca, Türkiye’ye bastırıyorlar: “soykırım yasasını kabul edin” diye.

 

1915 den 1995 yılına kadar soykırım sesi hiç çıkmıyordu, sonra birden düğmeye basıldı. Çeşitli ülkelerde Türkiye aleyhine bir soykırım yasası çıkarıldı, çıkarılıyor. Sonra, “düşünce özgürlüğü” konusunda kendilerini bir numara sayan Fransa ve İsviçre'de, “Hayır, soykırım yapılmamıştır” diyenlere cezalar verildi, veriliyor. Bu kadar alçaklık, bu kadar ilkellik inanın ortaçağda bile olmamıştır. Bu kararlarla Türkiye zor durumlara düşürülmek isteniyor. İşte batının gerçek yüzü budur. Müslümanları “teröristler” le aynı kefeye koyuyorlar. Bütün bunlar, ABD'nin “Büyük Ortadoğu Projesi”nin birer parçasıdır.

 

 

 

Maceristan'ı 100 bin dolara hallettim

 

Bir de “Soros” olayı vardır. Soros bir konuşmasında açıkça “Macaristan’ı yüzbin dolara hallettim. Rusya biraz pahalıya maloldu” demiştir. Soros’un yaptıkları yeni bir şey değildir. Bütün dünyada biliniyor. Şimdi de Türkiye'de faaliyet yürütüyor. Belli ki Kafkaslar ve Orta Asya'da iç karışıklıklar çıkartarak, duruma göre darbeler yaptırtarak sözümona demokrasi getirmek istiyor. Bu uygulamaların Türkiye'de yapıldığından hiç kuşkum yoktur.

 

Emperyalizm girdiği ülkenin her kesiminin sahtesini yaratmakta mahirdir. Sahte cemaatler, sahte milliyetçiler, beyinleri iğdiş edilmiş sahte solcular, sahte dinciler, bunlarla ülkemizi içeriden bitirmek istiyorlar.

 

Sahte olarak yaratılan türban bunlardan biridir. Onlar türbana baş örtüsü diyorlar. Türban başörtüsü değildir, başörtüsü Anadolu halkının yüzlerce yıllardan beri kullandığı bir örtü biçimidir. Ülkemizdeki dinci yalancılar “Avrupa Birliğine girince başörtüsü serbest olacak” diye yalanlar uydurdular. Anadolu Müslümanlarını AB siyasetini desteklemeye çağırdılar. Hâlbuki AB'deki Fransa ilk türban yasağını koyan ve uygulayan bir ülkedir. AB hakkındaki yalan haberler kasıtlı çıkarılıyor. O arada da Türkiye yok edilmek isteniyor.

 

Türban meselesi 1970l'i yıllardaki sağ-sol meselesi gibi milleti birbirine düşürmek için 1980l'erin başlarında icat edildi, gündem de tutuldu.

 

Din meselesi...

 

Din meselesi, insan ruhiyatında çok hassas ve etkili bir konudur. Yüzlerce yıldan beri dini inançlar sömürülmüş, çarpıtılmış, toplumların bozulması için kullanılmıştır. Oxford'da İslam, mezhepler, dinler ve diller konusunda uzman bilim adamları vardır. İngiliz yurtsever ajanları buralarda yetiştirilip Müslüman olarak, sarık giydirilerek İslam ülkelerine ajan diye yollanmıştır. Bu ajanların en bilineni, filmi de yapılan Lawrence’dir. Diğeri, Türkiye’de tüm eğitimde İngilizce Türk okulları tohumunu eken Mr. Browning’dir.

 

Browning, bu görevindeki başarısı yüzünden İngiliz Kraliçesi'nden madalya almıştır.

 

İngilizler sahte mezhep Vahabiliği kurmuşlardır. Hocaefendilerden birini kandırarak 20 yıl üzerinde çalışmışlardır. Yanına İngiliz hanım ajanları takmışlardır. “Senin kıymetini bilmiyorlar, sen peygamberliğini ilan et, biz seni destekleyeceğiz” diyerek İslam’ın kalbi olan Hicaz, Mekke, Medine'de sahte mezhep Vahabiliğini kurdurmuşlardır. Bu ince plan uzun vadeli fakat düşman için en etkili yol olmuştur.

 

Vahabiler 1.Dünya Savaşı'nda Osmanlı’ya karşı ayaklandıkları zaman, Arabistan'daki 500 bine yakın Türk askerini kesmişlerdir. O zamanki Vahabilerin torunları, şimdiki Suudi Kral ailesidir. İngiltere ve Amerika’ya çalışan sahte Kral ailesi.

 

 

 

-Sayın hocam, 12 Eylül den sonra Almanya’daki Türk işçileri için gönderilen din hocalarının maaşlarını Türkiye değil, Suudi Krallığına bağlı “Rabıta” örgütü vermiştir. Ağzınıza, dilinize sağlık Sevgili Hocam. Teşekkür ederim.

 

Sahte cemaatler, sahte milliyetçiler, beyinleri iğdiş edilmiş sahte solcular, sahte dinciler, bunlarla ülkemizi içeriden bitirmek istiyorlar. Sahte olarak yaratılan türban bunlardan biridir. Onlar türbana başörtüsü diyorlar. Türban başörtüsü değildir, başörtüsü Anadolu halkının yüzlerce yıllardan beri kullandığı bir örtü biçimidir.''

OKTAY SİNANOĞLU İLE SÖYLEŞİ
(Osman Şahin,11 ocak 2012)

........


DEVŞİRİLEMEYEN TÜRK: OKTAY SİNANOĞLU

 

Paralel Yapı’nın şerrinden yeniden ABD’ye sığındı

 

Cemaat Hareketi’nin sınırlarını aşarak Devlet içinde Paralel Yapı faaliyetlerine girmesi ve yerli olan bir çok insanı ‘Ergenekoncu’ olarak nitelemesi Sinanoğlu’nun hayat alanını daralttı.

 

Sinanoğlu, Paralel Yapı’nın Sağ’ı Devlet’le çatıştırma stratejisine karşı çıktı. Türkiye için kurgulanan Dindarlık-Laiklik çatışmasının Türkiye’yi küresel rekabetin dışında bırakacağına inanıyordu.

 

Bu süreçte Sinanoğlu’na Sağ’ın kapıları bir bir kapandı. Ak Parti medyası ve kurumları Paralel Yapı’nın oyununa gelerek Sinanoğlu’nu yalnızlaştırdı. MHP’nin Oktay Sinanoğlu’nu içselleştirebilecek bir kültür sanat faaliyeti zaten yok. Giderek yalnızlaşan Sinanoğlu sadece Perinçek’in Aydınlık dergisi sayfalarında yer bulabildi.

 

Çemberin daraldığını gören Sinanoğlu, ‘Ergenekoncu’ suçlamasından kurtulmak için yeniden ABD’ye Yale Üniversitesi’ne dönmek zorunda kaldı. Bu bir nevi kaçıştı ama başka çaresi yoktu.

Mahmut Çetin (28/04/2015)

.......

 

MERHUM OKTAY SİNANOĞLU’NUN VASİYETİ...

Sinanoğlu, “Bilim ve teknik bahane edilerek bir batılılaşma oyununa getirilmiştir Türkiye” diyordu. Bu kısa veciz cümle yıllardır uğrunda nice şerefli başları darağıcına, nice halis insanları rutubetli zindanlara attıracak olan “Sağcı, milliyetçi, mukaddesatçı başka bir deyişle hamiyyet sahibi vatanseverlerin” mücadele konusu idi. Dünyanın nereye, Türkiye'nin nereye gittiğini sorgulayan, bu tezat gidişatları gerçek bir alim rahatlığı ile son derece anlaşılır, kısa özlü cümlelerle izah ediveren Sinanoğlu, ısrarla «bir oyundan» bahsediyordu.

 

Nutkunun neredeyse tamamı bu oyunu izah etmek amaçlıydı. Ve son derece heyecanlanıyordu. Bu heyecan bir topluluk karşısında konuşmak v.s heyecanı değil, Türk'ü canevinden vurmak isteyenleri ve tuzaklarını anlatan bir vatanseverin Mohaç ovasındaymışcasına heyecanlanması idi.

 

Oktay ağabey, “bilim ve teknik bahane edilerek” nasıl bir tuzağa düşürüldüğümüzü izah babında İrlanda'nın başından geçen “Dil tuzağını” bir çırpıda anlatıverdi. Bu müthiş bir misâldi. Yaşanmış ve neticesini vermişti. Şu an bizim de aynı dertle muzdarip olduğumuz hatırlanınca gel de kara kara düşünme. İngilizler İrlanda'da şöyle bir oyun oynamışlar:

 

20. Yüzyılda İrlandayı tamamen silip anglosaksonlaştırmak için İrlanda'da (yardakçılarının da yardımıyla) bir “Yüksek Milli Eğitim Kurulu” kurarlar. (Bizim YÖK gibi) Bunlar ilericilik, çağdaşlık falan diyerek eğitim dilini İngilizce'ye çevirirler. Büyü, İrlanda'nın müstağriplerini (şaşkınlarını) kör etmiş, ileriyi değil burunlarının önünü bile görememişler. Böylece ana dilleri olan “Gaelik” bir müddet sonra “Vernacular” (yerel lehçe, argo) hale gelmiş..

 

Bizi de aynı hale aynı oyunla getirmediler mi? Türkiye cadde ve sokaklarındaki lokanta (restaurant) ve sair iş yerlerinin, kullanılan markaların gâvur isimlerine bakın, ister halkın hasseten gençlerin diline bakın. Tarzan ingilizcesi, argo ve biraz da diğer batı-doğu dillerinden 300’ü geçmeyen kelime... Ana dilimiz vernacular olmuştur!..

 

Bir zamanlar Lozan'ın gereği birkaç yabancı okulda yapılan farklı dildeki eğitim, daha sonraları aynen İrlanda örneğindeki gibi çoğaltılarak, çağdaşlık, ilericilik dayatmalarıyla yaygınlaştırılmış, çocuğunu bu tür okullarda okutmayanlar köylü, gerikafalı, çağdışı damgası ile taltif edilmişlerdir. Neticesi malûm... Sinanoğlu hoca bizzat bu zikredilen oyunun ilk uygulandığı nesilden. O sırada, yıl 1953, Lisedeymiş hocamız. Merhum Oktay Sinanoğlu'na iyi kulak veriniz:

 

İngiliz diliyle düşünen ingilizleşir!.. Türk gibi düşünemez olur!.. Bu insanların yönettiği ülke kısa zamanda bir acenta ülke olur, yani yarısömürge, pazar. Bu benlik intiharıdır, Allah aşkına uyanın!.. Size bu oyunu bozmanızı vasiyet ediyorum. Bunları anlatmasa idim Ankara kalesi dibinde yatan Ahî dedelerim benden dâvacı olurdu. Siz bu vasiyetimi yerine getirmezseniz onlarla beraber ben de sizden dâvacı olacağım Allah huzurunda...”

 

Cenab-ı Allah taksiratını affeylesin. Hakkında, «Türk Einstein’ı» sözünü bile hakaret addettiğim, çağın en büyük ilim adamlarından, Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu hoca, 19 Nisan’da, yani mübarek iklim «Üç Aylar»a dönen gün Hakkın rahmetine yürüdü, dar-ı fenádan, dâr-ı bekáya göçtü. Gani rahmet niyaz ediyorum.

 

Karısı Dilek Sinanoğlu, küremizin son üç asrının en büyük âlimi Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu'nun son günlerini Allah’ın isimleriyle zikir çekerek geçirdiğini söyledi.. Allah (c.c) onu bağışlasın, rahmetiyle muamele eylesin..

 

(Not: Beyinsiz takımı bu büyük vatan evlâdının ne hastalığından, ne ölümünden müteessir bile olmadılar. Hastalık ve ölüm haberini dahi adam gibi yapamadılar. Veyl olsun onlara....)

 

“Dünyanın her tarafında yeni dünya düzenci, küresel kraliyetçi takımına karşı bir isyan başlamıştır. Türkiye’de küreselciyiz diyenlerin dünyadan haberi yok. Küreselleşme koca bir yalan. Kuleler’i vuranın Bin Ladin olmadığını ABD’de, Avrupa’da herkes biliyor..

 

Türk Einstein’ı* merhum Prof. Oktay Sinanoğlu’nun her anlattığı fevkalâde ilginç, hattâ küçük dilinizi yutturacak cinsten şeyler. Çıkan tüm kitaplarını alıyor, bu müthiş Türk’ü ilgi ile izliyordum. Min gayri haddin, fikren hatalı taraflarını, bana göre yanlış olan fikrî cihetini de görüyor, kendime göre bunlardan kabil-i telif olanları onun yorgun ve anlayışsızlık duvarlarına çarpmış ruhundaki fırtınalara bağlıyordum..

 

Zira bu büyük Müslüman âlime, maalesef ne hayatında ne ölümünde bizimkiler sahip çıkmadılar. Televizyonlarımızda yeterince konuk etmedik. Maalesef ona bizden çok Hulki Cevizoğlu gibiler sahip çıkıyordu. Sağlam imanı olmasaydı, bunlara kızıp dinden imandan bile olurdu, değil ki fikri kayma yahut sapma...

 

* * *

 

Kolay değildi elbette ABD’nin “demir leblebi” üniversitelerinden Yale’de 26 yaşında profesör olmak. Arkasından da hem Yale’de, hem de Harvard’da ders vermek. Kolay olmayan bir başka şey de kimyada olduğu kadar, matematikte, fizikte, moleküler biyolojide de dünyanın en iyisi olmaktı elbette.

 

Prof. Oktay Sinanoğlu, bunu da başarmış bir isim. Ama bu kadarla sınırlı değil Sinanoğlu’nun ufku. Japon sarayında saz çalarak, Barış Manço’dan çok önce bu ülkede Türk kültürüne yönelik bir áşinalık kazandıran da o. Kimi zaman da Pasifik’te yelken basarken görebilirsiniz kendisini.. Uçuş sertifikası derseniz, iki üniversite arasındaki derslere, ders bitiminde evine kendi kullandığı uçakla gidip gelebilecek kadar da usta...

 

«Türk Aynştayn’ı» kitabının müellifi Emine Çaykara onu böyle uzun uzun tanıtıyor, bizzat merhumun ağzından dinlediği hayat serüvenini söyleşisini kitaplaştırıp aktarıyordu.

 

«Türk Einstein’ı» değil, Çağın İbn-i Sina’sı, Ebu’l Heysem’i, El-Hârizmî’si.. Prof. Oktay Sinanoğlu eceliyle mi öldü? Haince öldürüldü mü? Bunu da bilmiyoruz. 81 yaşındaydı doğru, lâkin elalem vücudu tamamen mefluç olmuş Stephen Hawking (1942) gibi yaşlı ilim adamlarını bile yaşatmaya çalışıyor... Ona Albert Einstein madalyası bile verdiler. Biz ne verdik Oktay Sinanoğlu’na? Bir devlet madalyası bile takılmadı bildiğim kadarıyla. Yuh olsun bize, veyl olsun bize...

 

Oysa o müthiş bir akıl ve zekaya sahip duhattan biri idi ve hakiki anlamda hamiyyet erbabı biri olarak; Türkiye sevdalısı, mefkûre sahibi, Türkiye için canla başla çalışan idealist bir Müslümandı, hoş ve latif bir insandı aynı zamanda...

 

* * *

 

Oktay Sinanoğlu, (babasının Türkiye Başkonsolosluğunda görev yapmakta olduğu) Bari'de 1934 yılında doğdu. 1939 yılında İtalya'da II. Dünya Savaşı'nın başlamasının ardından âilesiyle Türkiye'ye döndü. Sonradan TED Koleji olan Ankara Yenişehir Lisesi'ne burslu öğrenci olarak girdi ve 1953 yılında bu okulu birincilikle bitirdi. Okulun bursuyla Kimya Mühendisliği okumak üzere ABD'ye gitti. 1956'da ABD Kaliforniya Üniversitesi Berkeley Kimya Mühendisliği'ni birincilikle bitirdi.

 

1957'de Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nü sekiz ayda bitirerek yüksek kimya mühendisi oldu. «Alfred Sloan» ödülünü aldı. 1959'da Kaliforniya Üniversitesi Berkeley'de kuramsal kimya doktorasını tamamladı. 1960'ta yani henüz 26 yaşında iken Yale Üniversitesi'nde «Tam Profesör» unvanını aldı. 20. yüzyılda Yale Üniversitesi'nde bu ünvanı kazanan en genç insan olarak tarihe geçti.

 

Sinanoğlu hocanın hayatındaki ayrıntılara daha fazla girmek istemiyorum. İsteyen internette hayli bilgi bulur okur.. Kimi kaynaklar 28 yaşında «Tam Profesör» ünvanını aldı diyorlar, ben onlara değil, hocanın kendi beyanatına bakarım. Emine Çaykara’ya “26 yaşımda direk «Tam Profesör» olmuştum” diyordu yanılmıyorsam...

 

Merhum, Dünyada yeni kurulmaya başlayan moleküler biyoloji dalının ilk profesörlerinden biri olmuştu.. DNA sarmalının çözelti içinde o biçimde nasıl durduğuna açıklama getirmiş, nice bilim adamının bir asırdır çözemedikleri çetrefilli meseleleri bir çırpıda çözmesiyle bütün nazarları üzerine çekmişti.

 

1980'li yıllarda çalışmalarını kimya biliminin basit bir şekilde öğretilmesine yönelik bir kuramsal çerçeve üzerinde yoğunlaştırdı. (Bu arada bir de Kimya terimlerinin türkçe sözlüğünü yapmayı da ihmal etmedi)

 

Türkiye'de bulunduğu dönem, çalışmalarını daha çok Türk millî kimliği ve Türk diliyle ilgili görüşlerini anlatarak geçiriyordu.. Eğitim dilinin resmî dilimiz, yani ana dilimiz Türkçe olması gerektiğini ve yabancı dillerin öğretilmesini, ancak zihnin çalışması ana dilde mümkün olduğu, yabancı dille eğitim yapılması halinde hem benliğin silinmek suretiyle sömürgecilerin istediği kıvamda bir zombi haline gelindiğini, hem de asla zihni iyi çalışan bir bilim insanı olunamadığını sürekli anlatıp durdu. Sinanoğlu, Matematiksel yapısından dolayı Türkçe'nin en iyi bilim dili olduğunu söylüyordu.

 

Menderes'ten beri yabancı sermaye gelecek, diyorlar. Ne olacak? İşte, yıllardır, 'yabancı yatırım ve teknoloji gelecek, kalkınacağız' dediler. Gele gele hamburger, bir de kola geldi. Onun da etini kendileri dışarıdan getiriyor. O zaman dedik ki: 'Bunlara kanarsanız sonunda Türkiye kalkınmaz, Türkiye'de yabancılar kalkınır'. Dışarıda örnekleri var. Önce kafanızı köleleştirirler. Nasıl mı? Tarzanca (İngilizce'nin 250 kelimelik sulandırılmışı) ile küreselleşme edebiyatıyla eğitimini yok ederek. Kimliğini, tarihle bağını koparırlar; aşağılık duygusunu artırırlar. Kendine güveni yok ederler. Ondan sonra sanayini, fabrikalarını elinden alırlar. Sonunda topraklarını da alırlar. Şimdi onu yapıyorlar, toprakları alıyorlar. Niğde'de, Kırşehir'de, GAP'ta, Trakya'da... Bunlar daha önce Porto Riko'da ve Havai'de oldu...

 

Beyinsizlerin hâkim olduğu yerde, kaç kişiye hangi meseleyi hakkıyla anlatmak mümkün? Netekim hoca da pek başarılı olamadı bu hususlarda... Her hamiyyet sahibi hayırlı kişi gibi, dilinde Allah’ın zikri, kalbinde milletine kırıklıkla, hayata gözlerini kapadı gitti... Türkiye onunla magazin haberleri kadar ilgilenmedi. Oysa bütün gazete ve dergilerde kapak olmalı, hayatı ve yaptıkları hakkında binlerce makale sıralanmalıydı... Başkent Ankara’nın ve Osmanlı Payitahtı İstanbul’un en önemli bilim merkezlerine adı verilmeli idi... Nerdeeee?  24 Nisan 2015 (habervaktim.com)
Ramazan Ercan Bitikçioğlu


...

OKTAY SİNANOĞLU...

Türkçe Olimpiyatları falan diyorlar ama, maksat göz boyamak. Alakası yok. Bu okulları ilk duyduğumda ben de sevinmiştim. Sonra öğrendim ki onların da eğitim dilleri İngilizce.

Sinanoğlu, yabancı dilden bizim dilimize geçip yerleşen pek çok kelime için Türkçe kelimeler türetmiş, ya da mevcut olası karşılıklar içinden en uygununu belirlemiş. Üniversite / evrenkent, internet / örütbağ, televizyon / telegör, turizm / gezim, teknoloji / teknobilig, petrol / neft ya da taşyağ gibi. Bir bilim terimleri sözlüğü bile hazırlamış Sinanoğlu.

“Atatürk de onca işi arasında geometri kitabı hazırlamış. Bugünkü kullandığımız üçgen, teğet, yatay gibi pek çok kelimeyi kendi türetmişti. “Subay” gibi orduyla ilgili bazı kelimeleri de öyle mesela. Atatürk de matematiği çok severdi, matematiksel düşünürdü. Matematiksel düşünen adam böyle yapar. Gidip başkasının yabancı kelimesini alıp kullanmaz.”

“Ayrıntı varken, teferruat varken ‘detay’ demek sömürge kafalı bir hale getirildiğimizin bir göstergesi.”

Türkçe aldım eğitimimi, tarihi, fiziği, matematiği, kimyayı Türkçe; İngilizceyi de kendi dersinde öğrendim. Bizi devşirme olalım diye gönderdiler oralara, çok şükür olmadık.”

“Dışarıda yetiştirilen sahte aydın sınıfa, hiçbir zaman kendi memleketinde işe yarayacak bir şey öğretilmemiştir. Bilimde ve teknikte yani pratik alanda kendi ülkesinde kullanabileceği bir şeyler öğretilememiştir. Öğretilenler idari ve sosyal bilimler ağırlıklıdır. Bu bilimler de ‘patron ülke’nin gerçeklerine göre okutulmuştur. Bunlar kendi memleketlerine döndüğü zaman kendi milletinin başına bela olan bir aydın sınıf haline gelirler.”

“İş, Robert Koleji’yle sınırlı kalmadı. Zamanın askeri hükümetine Boğaziçi Üniversitesi’ni kurdurdular. Robert Koleji’ni büyütmüş oldular. Ben artık Robert Koleji’ne kızmıyorum. Çünkü onu kimin kurduğu, ne olduğu belli. Boğaziçi çok daha tehlikeli. Amerikalı’dan çok Amerikancı yetiştiriyor. ODTÜ’nün de dilinin hemen Türkçe’ye çevrilmesi lazım.”

 
...

OKTAY SİNANOĞLU'NUN ŞÜPHELİ ÖLÜMÜ...

HEDEF OKTAY SİNANOĞLU, HEDEF TÜRKİYE!

TAM TABURCU OLACAK İKEN NEDEN YOĞUN BAKIMA KALDIRILIYOR?
(SÖZDE HORTUM TAKILI UNUTULMUŞ...)

TÜRKİYEDE ÖLMEK İSTİYOR, NEDEN BİR TÜRLÜ İZİN VERİLMİYOR?
(ÖLÜM YERİ
KAYITLARDA ABD GEÇİYOR...)

NEDEN CENAZE NAKİL İŞLEMLERİ BİR HAFTA SÜRÜYOR?
(YORUMU SİZLERE BIRAKIYORUM...)
 

YOĞUN BAKIMA DÜŞTÜĞÜ GÜN VE TOPRAĞA VERİLDİĞİ GÜN NEDEN TÜRKİYE'DE CUMHURİYET TARİHİNİN EN KARANLIK, EN TUHAF OLAYLARI GERÇEKLEŞİYOR!
(DİKKATLER BAŞKA YÖNE ÇEKİLİYOR...)

NEDEN DEVLET TÖRENİ YAPILMADAN, SESSİZ-SEDASIZ TOPRAĞA VERİLİYOR!
(HALK UYUTULUYOR...)

OKTAY SİNANOĞLU İÇİN BU KADAR TESADÜF ÇOK DEĞİL Mİ?

...

Almanya’nın ARD televizyonu Oktay Sinanoğlu’na şöyle bir soru yöneltiyor: ‘Siz aşırı milliyetçisiniz, neden bilimsel çalışmalarınızı Amerikada yapıyorsunuz?’

 

Oktay Bey’in cevabı: ‘Bütün Avrupalılar milliyetçidir, ama bu soruyu sadece bana soruyorsunuz. Amerikada hangi üniversite ile anlaşma yaparsam, bulduğum sonuçları kendi devletimle paylaşacağıma dair kayıt koyduruyorum.’



Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam20
Toplam Ziyaret1295485
SES 'DİL' ÖĞRENMEK
SESLER
VIDEOS